Jandarma Genel Komutanlığı Subay, Astsubay, Uzman Erbaş ve Memur Alımları. >>> TIKLAYINIZ <<<<
Jandarma Forum sayfasına hoşgeldiniz, sitemiz günden güne gelişmektedir. Amacımız doğru ve güncel bilgiyi paylaşmaktır. Sizlerde tecrübeli olduğunuz ve uzmanlaştığınız konularda paylaşım yaparak katkıda bulunabilirsiniz. Sitemiz nezdinde kurumları yada kişileri hedef alacak söylemler ile kurumlara ait Hizmete Özel, Gizli vb. dereceli evrakların paylaşımı yasaktır. Ayrıca kişi ve kurum ile ilgili forumda açık bilgiler paylaşılması yasaktır. Sitemizde paylaştığımız konularda alıntıladığımız bazı kanun maddelerinde konuyu incelediğiniz gün itibariyle ilgili kanun maddesinde tümüyle veya kısmi değişiklik yada tamamen hükmünü yitirmiş olabileceğini, dolayısı ile bu konulara göre hareket edilmemesi gerektiğini, paylaşılan bu konuların fikir edinilmesi amacıyla paylaşıldığını unutmayınız. jandarmaforum.com bu anlamda her hangi bir sorumluluk kabul etmemektedir. İyi Forumlar, Dileriz. Jandarma Forum Yönetimi.

Toplum Destekli Polislik Anlayışında İletişim Yeterliliklerinin Önemi

Kolluk personeli açısından önem arz eden makale ve dergi yazıları
Forum kuralları
Forumlarda soru sormak, bilgi danışmak yada bildiğiniz bir konuda paylaşım yaparak katkıda bulunmak için ve forumlardaki içeriklerden tam olarak faydalanmak/görüntülemek için ÜYE olmanız, üye iseniz ÜYE GİRİŞİ yapmanız gerekmektedir. Forumlarda kişi ve kurumlarla ilgili açık bilgiler paylaşmak yasaktır. Forumlarda şahısları hedef alan paylaşımlar yasaktır.
Jandarma Subay, Astsubay ve Uzman Erbaş Alımları 2023 yılı idari para cezaları Acil Yardım/İhbar/Danışma Hatları - Önemli Telefon Numaraları Mutluluğa Kurşun Sıkma SGRadyo Polis Radyosu Askeri ve Mesleki Tanımlar Askeri / Mesleki Nezaket ve Görgü Kuralları Trafik Cezaları Jandarma Telefon Rehberi GGM Adres ve Telefon Numaraları AMATEM Adres ve Telefon Numaraları
Kullanıcı avatarı
admin
Doğrulandı
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi
Mesajlar: 1784
Kayıt: 25 Mar 2019, 01:03
Konum: https://jandarmaforum.com
İletişim:
Durum: Çevrimdışı

Toplum Destekli Polislik Anlayışında İletişim Yeterliliklerinin Önemi

#1

Mesaj gönderen admin »

Kişiler Arası İletişim Çatışmaları

İletişim çatışmaları kişiler arası iletişim sürecinde meydana gelmektedir. Belirgin ya da örtük çeşitli sebepleri olan bu iletişim çatışmaları Graf Analiz kapsamında incelenecektir. Kişiler arası iletişim sürecinde yaşanan sekiz temel çatışma bulunmaktadır (Dökmen, 2001: 45-58). Bu çatışmalar özetle aşağıda sunulmuştur.

Aktif Çatışma (Kötü adam ne söylese kötüdür): Karşı karşıya gelen kişilerin, birbirlerinden hoşlanmamaları, birbirlerine kızmaları durumunda aktif çatışma ortaya çıkmaktadır. Olumsuz bir geçmiş yaşantı aktif çatışma yaşanmasına sebep olmaktadır. Belirgin bir sebep olmadan karşı karşıya gelen iki insan birbirlerinden rahatsız oluyorlarsa, bu rahatsızlığa yol açan sebep büyük bir ihtimalle bilinçaltında gizlidir. İnsanların sahip oldukları fakat hoşlanmadıkları bazı özelliklerinden dolayı bu özelliklere sahip başka insanlara öfkelenmektedirler.

Pasif Çatışma (Küsler Diyaloğu): İnsanların herhangi bir sebepten dolayı birbirleriyle konuşmaması durumunda pasif çatışma yaşanmaktadır. Birbirleriyle konuşmayan veya küs olan insanlar arasında da sözsüz iletişim süreci devam etmektedir. Cüceloğlu (2002: 45)’na göre; aynı sosyal ortamda yaşayan, birbirlerini algılayan insanların iletişim kurmamaları imkansızdır. Birbirlerine küs olan iki insan, herhangi bir yerde birbirlerinin farkına vardıklarında, hiç konuşmasalar dahi mesaj gönderip almaktadırlar. Dolayısıyla bu iki insan arasındaki iletişim devam etmektedir. Varoluş Çatışması (Ben Sandım ki...): Bir insanın karşısındakinin sözlerini yanlış anlaması ya da onun sözleriyle ilgili olmayan bir mesaj vermesi durumunda yaşanan çatışmaya “varoluş çatışması” adı verilmektedir. Günlük yaşamdaki sıkıntılar, dikkatlerin bu sıkıntılara yönelmesine sebep olabilmektedir. İnsanlar kendi sorunlarından dolayı, ben merkezci (ego-santrik) davranmakta ve karşısındaki insanı anlamaya çalışmak yerine, kişisel duygu ve düşüncelerini ifade edebilmektedirler. Varoluş çatışması kişilerin özelliklerinden kaynaklanabileceği gibi, iletişim ortamından ya da içinde yaşanılan kültürden de kaynaklanabilmektedir.

Tümden Reddetme (Hiç...): Bir kişinin, kendisine yöneltilen mesajı tümüyle reddetmesi, tamamen aksi görüşü savunması durumunda tümden reddetme çatışması sergilenmiş olmaktadır. “Tek yol benim partim”, “En büyük takım bizim takım”, “Polis her zaman haklıdır” gibi sözler tümden reddetme çatışmasına örnek olabilir. “Tek ...” ya da “En ...” diye söze başlanması durumunda karşıdaki insanlar da benzeri bir tavırla tümden reddetme çatışmasına girebilmektedir. Bu şekilde inatlaşma sonucunda daha büyük çatışmalar ortaya çıkmaktadır.

Ön Yargılı Çatışma (Ben kararımı çoktan verdim ...): Ön yargılı çatışma; insanların belli bir konuda önyargı/peşin hükümlü olmaları ve ısrarla bu önyargılarını savunmaları durumunda ortaya çıkan çatışmadır.

Yoğunluk Çatışması (Haklısın ama ...): Yüz yüze iletişim halinde bulunan iki kişinin görüşleri arasında kısmen uyuşma olması halinde ortaya çıkan çatışmaya “yoğunluk çatışması” denilmektedir.

Kısmi Algılama Çatışması (Bunu da mı demiştin ...): Yüz yüze iletişim sürecinde göndericinin mesajının bir kısmının alıcı tarafından algılanması durumunda yaşanan çatışmadır. Göndericinin mesajına yüklediği anlam alıcı tarafından tam olarak algılanamamıştır.

Alıkoyma Çatışması (Anlatamadım galiba ...): Bir kişinin karşısındaki kaynaktan gelen mesajları tam olarak anlaması fakat üçüncü bir kişiye bu mesajı doğru olarak aktaramaması durumunda yaşanan çatışmadır. Alınan mesaj, bir üçüncü kişiye aktarılırken istenerek ya da istenmeyerek değişikliğe uğratılmıştır.

Kişiler arası iletişim sürecinde meydana gelen çatışmaların bilinmesi etkin bir iletişim için oldukça önemlidir. Bu çatışmaların bilinmemesi ya da göz ardı edilmesi durumunda başka çatışmalar ortaya çıkacaktır. Bu çatışmaların tanınması ve azaltılmasında bazı yöntemler kullanılmaktadır. Kişiler arasında etkili bir iletişim kurulmasına katkı sağlayan bu yöntemler aşağıda sunulmuştur.

İletişim ve Halkla İlişkiler

Toplumsal yapıdaki işleyişin değişmesi ve beklenti düzeylerinin giderek artmaya başlaması ürün veya hizmet sunan özel veya kamu kurumlarının toplumla daha yakın bir ilişki kurmasını zorunlu hale getirmiştir. Toplumun beklentilerine cevap veremeyen kurum ve kuruluşların başarılı olamayacakları kabul edilen bir gerçektir. Bu hızlı değişim süreci içerisinde ortaya çıkan halkla ilişkiler kavramı, ürün veya hizmet sunulan toplumun beklentilerinin karşılanmasını amaçlayan bir yönetim etkinliğidir. Toplumun beklentileri doğrultusunda hizmet sunulmasını amaçlayan halkla ilişkiler etkinliği aynı zamanda bir iletişim etkinliğidir. İletişimin, halkla ilişkiler faaliyetleri içerisindeki yerinin ve öneminin daha iyi anlaşılabilmesi için halkla ilişkiler kavramının tanımı ve amaçlarının kısaca gözden geçirilmesi faydalı olacaktır.

Halkla İlişkilerin Tanımı ve Amacı

İngilizcedeki “Public Relations” teriminin karşılığı olarak kullanılan halkla ilişkiler kavramının diğer sosyal bilimlerde olduğu gibi herkesin üzerinde birleştiği, kesin bir tanımı yoktur. Bu kadar çok tanımın olmasında halkla ilişkilerin henüz genel ilkelerini üretememiş olması, halkla ilişkilerin değişik alanları kapsaması, çok geniş bir uygulama alanına sahip olması, reklam ve propagandadan ayrı tutma isteğine karşın kesin sınırların çizilemeyişi (Kazancı, 1972: 11) gibi birçok etkenin rolü olduğu söylenebilir. Halkla ilişkilerle ilgili yapılan bazı tanımlar aşağıda verilmiştir.

· Uluslararası Halkla İlişkiler Enstitüsü’ne göre Halkla İlişkiler, “bir örgütle, onun hedef kitlesi arasında karşılıklı anlayış ve iyi niyeti kurmak ve yerleştirmek için planlanmış ve sürekli çabalardır” (Öztürk, 2002: 1).

· Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği’nin (IPRA-International Public Relations Association) 1954 tarihli kongresinde kabul edilen tanımına göre halkla ilişkiler; bir işletmenin ya da özel veya kamusal bir kuruluşun bağlantı kurduğu veya kurabileceği kimselerin anlayış, sempati ve desteğini elde etmek ve bunu devam ettirmek için yaptığı sürekli ve örgütlenmiş bir yönetim görevidir (Özer, 2004: 2).

· Halkla ilişkiler; “yönetimin izlemekte olduğu politikanın halka benimsetilmesi, çalışmaların sürekli ve tam olarak halka duyurulması, yönetime karşı olumlu bir hava yaratılması, bunun yanı sıra halkın da ne düşündüğünün ve yönetimden ne istediğinin bilinmesi ve halkla işbirliği sağlanması işlevidir (Tortop, 1975: 4).

· Daha kapsamlı bir tanımlamada ise halkla ilişkiler, “özel ya da kamu kesimlerinde faaliyet gösteren bir kuruluş veya kurumun ilişkide bulunduğu kitlelerin anlayış, sempati ve desteğinin elde etmek için giriştiği iki yönlü iletişime dayalı ve sonuçta kitlede kuruluşun, kuruluşta da kitlenin istekleri yönünde değişikliklerin gerçekleştirilmesine yönelik, sistemli ve sürekli çabaları içeren bir süreçtir” (Sezer, 1989: 24).

Halkla ilişkiler faaliyetleri hem özel sektörü hem de kamu sektörünü kapsamaktadır. Halkla ilişkilerin tanımlarından da anlaşılacağı gibi, halkla ilişkilerin hedefi, halkı, bir başka deyişle kamuoyunu etkilemek, onun desteğini ve güvenini kazanabilmektir. Halkla İlişkilerin yirminci yüz yılda daha çok işlerlik kazanmasının nedenleri, sanayileşmeyle birlikte ortaya çıkan toplumsal değişim ve gelişimin etkisiyle “gerek kamu, gerek özel kesim örgütlerinin toplumsal sorumluluk duygularının güçlenmesi, çevrelerine karşı daha duyarlı olmaları, etkileşim olanaklarının artması, iletişim teknolojisindeki büyük gelişmeler, devletin görevlerinin giderek çoğalması olarak görülmektedir.

Günümüzde demokratik yönetimlerde kamuoyunun önemi açıktır. Artık halkın inanmadığı, desteklemediği şeyleri gerçekleştirmek kolay değildir. Toplumla yakın ilişki içerisinde olan ve toplumun desteğine ihtiyaç duyan kurum ve kuruluşlar için bu durum daha da önemlidir. Toplumun desteğinin kazanılmasının yolu, kendileri için faydalı işlerin yapıldığına inandırılmasına bağlıdır. Halka bir şeyler yaptırabilmek için üç etkili yöntemin olduğu sosyologlar tarafından söylenmektedir. Bunlar, “zor kullanmak”, “para ile satın almak” ve “inandırmak”tır. Halkın bir yeniliğe, bir sosyal değişime uymasında, alışmasında halkla ilişkiler yönteminin kullandığı “inandırma” yöntemi en etkili yoldur (Rex ve Marvin, Aktaran: Alaeddin Asna, 1983: 26).

Polis-Halk İlişkileri ve İletişim

Günümüzde toplumun değişik kesimleriyle, özel ya da kamu kurum ve kuruluşları arasında karşılıklı güvene dayalı ilişkiler geliştirmek zorunlu hale gelmiştir. Halkın kurumları desteklemesi, büyük ölçüde kendisi için yararlı ve olumlu çalışmalar yaptığına inanmasına bağlıdır. Özellikle hizmet sektöründe kurum çalışanlarının halka karşı tutumu, halkla ilişkiler faaliyetlerinin yönünü belirleyecektir. Halkla kurulacak yakın, sıcak ilişkiler, kitle iletişim araçları vasıtasıyla çalışmaların halka aktarılmasından çok daha önemlidir (EGM, 2001: 66). Bir başka ifade ile kurum çalışanlarının sahip olduğu etkin iletişim becerileri gibi nitelikler ve insanlarla ilişkilerinde uyumlu davranışlar gösterilmesi, kurumun başarı ya da başarısızlığında en belirleyici etmen durumundadır.

Nitelikli ve kaliteli hizmetlerin sunulması, toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikte yetişmiş insan gücüne ihtiyaç duymaktadır. Toplumla yakın ilişki ve iletişim içerisinde bulunan kurumlar için bu durum daha da önem arz etmektedir. Görevi gereği toplumun bütün kesimleriyle iletişim içerisinde bulunmak zorunda olan polis teşkilatının halkla ilişkilerdeki başarısını, çalışanlarının toplumla kurmuş oldukları iletişim belirleyecektir. Halkla ilişkiler faaliyetlerinin temel amacı, halkın desteğini ve güvenini kazanmaktır. Polisin temel görevi ise suçları önlemek, suçluları yakalamak ve adalete teslim ederek toplumda güven ve huzuru temin etmektir. Böyle hayati bir görevi yerine getiren ve halkla her gün yüz yüze iletişim halinde bulunan polis teşkilatı, halkla ilişkilere ihtiyaç duyan kurumların başında gelmektedir. Polisin en saygın kamu kuruluşları arasında sayıldığı İngiltere’de polislik vatandaşa verilen güven ve rıza ile yapılmaktadır. İngiltere’de bu amaçla oldukça olumlu sonuçlar alınmıştır. Yapılan araştırmalar, yakalanan suçluların % 83’ünün halkın verdiği bilgilerle gerçekleştirildiğini göstermektedir (EGM, 2001: 90).

Çağdaş polislikte başarı, ortaya çıkarılan ve yakalanan suçlu sayısı ile ölçülmemektedir. Suçların ve kargaşanın önlenme oranı ve halkında bu sürece katılımının sağlanmasındaki başarısı ile ölçülmektedir (Öztürk, 2002: 4). Halkın suç ve suçlularla mücadeleye katılımının sağlanması amacıyla yapılan çalışmalar, toplum destekli polislik anlayışının ortaya çıkarmıştır.

Toplum Destekli Polislik

Ülkemizde suçla mücadele, günümüze kadar yalnızca iç güvenlik birimlerinin sorumluluğu olarak görülmüştür. Mevcut suçla mücadele sistemimizde genellikle, suç ortaya çıktıktan sonra olaylara müdahale edilerek suçluların yakalanması, adalete teslim edilmesi ve suçluların cezalandırılması ön plandadır.

Gelişmiş ülkelerde, suç sebeplerinin analitik olarak tespiti ve tedbirlerin geliştirilmesi, kurumlarla ve vatandaşlarla işbirliği yapılması, suç oluşmadan önlenmesini öngören “Toplum Destekli Polislik” veya “Toplum Destekli Güvenlik Hizmeti” yaklaşımı kabul görmektedir. Suçların asgariye indirilmesi ve daha önemlisi suçun oluşmadan önlenmesi polisin tek başına başarabileceği bir husus değildir. Suçun oluşmadan önce önlenebilmesi, bilimsel nitelikte araştırmaların yapılmasının yanında bütün kurum ve kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin ve vatandaşların bu sürece katılımının sağlanması ile mümkün olacaktır. Demokratik ülkelerde, toplum desteğinin önemli olduğuna inanılır. Devlet kurumları, kendilerini toplumun hizmetinde görmektedir. Polisin sahip olduğu otorite ve güç kendi gücü değil, hukuken kendilerine verilen toplumun gücüdür (Aydın, 2002: 96).

Toplum destekli polislik, otoriter polislik anlayışından öte uzlaşmacı bir polisliği önermektedir. Polis ile toplumun uzlaşma içinde olması polise güveni ve desteği arttırmaktadır. Toplum destekli polislik, polis uygulamalarının toplum tarafından denetlenmesine imkan vermektedir. Çünkü toplum destekli polislik anlayışına göre, polisin, uygulamaları, aldığı kararları ve sonuçları vatandaşlarla tartışması gerekmektedir. Polisten özellikle, kamu düzeni ve uzlaşmanın sembolü olması beklenmektedir. Dolayısıyla, polisliğin belli bir düzeyde halkın rızasına dayanması gerekmektedir (Aydın, 2002: 100). Polis ile halk arasındaki uzlaşma, vatandaşların polisin sunduğu yaklaşımları benimsemesi, soruna sahip çıkması ve isteyerek polise yardımcı olması sonucunu doğurmaktadır. Bu şekilde ortaya konulan polislik anlayışı korkuya değil, güvene ve halkın katılımına dayanmaktadır (Geleri, 2003: 75).

Geleneksel modellerde, polis memurları üzerindeki denetim katı kanunlarla sağlanmaktadır. Verimli olmak ve hizmetleri eşit bir şekilde dağıtabilmek için, polis memurlarının kendi güçlerini teşkilatın amaçları doğrultusunda kullanması gerekmektedir. Polislerin inisiyatifleri bir dizi kural ve prosedürler ve emir-komuta sistemiyle kısıtlanmaktadır. Toplumun yolsuzluk ve otoritenin kötüye kullanılması hakkındaki düşünceleri, polis memurlarının bürokrasiye boğulmalarına sebep olmaktadır. Klasik polis yönetimleri yukarıdan aşağıya ve kural merkezli olduğundan dışarıdaki memurları takip etmek için teknolojik imkânları ve kanunları iyi bir biçimde kullanmakta ise de, suç ve suçlularla mücadelede istenen seviyeye ulaşmada yeterli olamamaktadır (Aydoğan, 2002: 10-15).

Vatandaşın desteğinden yoksun bir şekilde çalışan polisin suçlar üzerinde etkili olması ve kendini kabul ettirmesi oldukça zordur. Vatandaşın katılımının sağlanması, suçla mücadelenin her aşama ve alanında geçerli olan temel bir ilkedir (Geleri, 2003: 74). İngiltere’de yapılan bir araştırma, bir polis memurunun görev esnasında işlenmekte olan bir suça rast gelme ihtimalinin sekiz senede bir olduğunu ortaya koymuştur. Bu sonuç, yalnızca devriye hizmeti yapılarak, suçların önlenmesinin ve suçluların yakalanmasının oldukça zor olduğunu göstermektedir (Seyhan, 2002: 195).

Toplum destekli polislik, polis-halk ilişkileri açısından büyük ümitlerle ortaya çıkmış bir sistem olmasına rağmen, uygulamaların istenen sonuçları veremediği de tespit edilmiştir. Uygulamada birtakım sınırlamalarla karşılaşılması bunun en önemli sebeplerindendir. Bu sınırlamaların birincisi, polisin önleyici hizmetleri gerçek polislik olarak değerlendirmemeleri ve aktif hizmetlerde çalışmayı tercih etmeleridir. Diğer bir ifadeyle, polis alt kültürünün önleyici hizmetlere karşı direnç göstermesi toplum destekli polislik anlayışının etkili olmasını engellemektedir (Kavgacı, 1997: 198).

Toplum destekli polislik anlayışının başarılı olabilmesi veya polis-halk ilişkilerinin istenen, özlenen seviyeye gelebilmesi, en tepedeki yöneticisinden en alttakine kadar bütün polislerin, hizmet anlayışını ön plana çıkararak vatandaşlarla iyi ve sıcak ilişkiler kurulmasını gerektirmektedir. Bunun başarılabilmesi de polislerin iletişim yeterlilikleri ve bu yeterliliklerini davranışlarına yansıtmasına bağlıdır.

Polis Halk İlişkilerinde Yüz Yüze İletişimin Önemi

Devlet ve onun kuruluşları, halka hizmet etmek için vardır. Halka hizmet sunan birçok kurumdan sadece birisi polis teşkilatı da bu temel ilke doğrultusunda görev yapmalıdır. Verilen her hizmetin doğasında kendine özgü bazı problemler ve nazik yönler olacaktır. Örneğin, sağlık ve eğitim kurumları kendi alanlarında hizmet üretmekte ve zaman zaman verdikleri hizmetlerle ilgili problemlerle karşılaşabilmektedir. Doğasında “güç kullanma” olan güvenlik hizmetlerinde yaşanan ve karşılaşılan problemler, daha fazla göze bakmakta ve eleştirilmektedir (Cerrah, Sevindik ve Kavruk, 1998: 4).

Hizmet sektöründe kurum ve kuruluşların sahip oldukları insan gücünün tutum ve davranışları, toplumla ilişkilerin ve iletişimin düzenlenmesinde ön plana çıkmaktadır. Emniyet Teşkilatı çalışanları görevleri gereği toplumla sürekli iç içe ve etkileşim halindedir. Topluma hizmet sunan polislerin bilgi beceri ve davranışları toplumla kurulacak olan ilişkinin düzeyini belirleyecektir. Dünyada en iyi reklam türü, kulaktan kulağa yöntemidir. Bir başka ifade ile ürün veya hizmetten memnun kalan veya kalmayan insanların bu durumu çevrelerindeki insanlara anlatmasıdır. Bu yöntem aynı zamanda kitleyi inandırmayı amaçlayan halkla ilişkiler yöntemidir. Bir batı ülkesinde yapılan araştırma sonuçlarına göre, bir üründen memnun kalan bir müşterinin beş kişiye bu durumu anlattığını, üründen memnun kalmayan bir müşterinin ise yirmi bir kişiye bu durumu anlattığını göstermektedir (İzgören, 2000: 239). Hizmet sektöründe ise olumsuzlukların çok daha fazla kişiye ulaşacağı söylenebilir.

Hizmet sektöründe ise kurum çalışanlarının hizmet sunduğu topluma karşı davranışları, toplumun kurum hakkındaki düşüncelerinin yönünü belirleyeceği söylenebilir. Polis teşkilatı gibi hassas bir görev yapan kurum çalışanlarının olumsuz bir davranışının çok daha fazla kişiye ulaşacağı düşünülebilir. Hizmet sektöründe olumsuz bir durumu ortadan kaldırmak, toplumun ihtiyaç ve beklentilerine göre ürünü yenilemekten çok daha zor olacaktır. Polis vatandaş ilişkilerinde en çok eleştirilen konuların başında “güç kullanma” veya “zor kullanma” durumlarındaki polisin davranışları gelmektedir. Polislerin bu yetkilerini kullanırken duygusal davranarak aşırıya kaçtığı ve bu davranışların meyde haberlerinde yer aldığı ve eleştirildiği gözlenmektedir. Bazen haksız ve kasıtlı eleştirilerin yapıldığı da anlaşılmaktadır.

Etkin iletişim, iletişim sürecinin başarıyla tamamlanmasıyla kurulur. Kişiler arası yüz yüze iletişimde gönderici ve alıcının iletişim bilgi ve becerisi iletişimin etkin olmasını sağlayacaktır. Doğru anlamak ve doğru anlaşılmak ilkesi, kişiler arası ilişkilerde oldukça önemlidir. Polis ile vatandaş arasındaki iletişim sürecinde toplumun beklentilerinin doğru bir şekilde anlaşılması ve polis teşkilatının da vatandaşlara doğru bir şekilde tanıtılması hedeflenmelidir.

Polisler görevi gereği her türlü insanla iletişim kurmak zorunda kalmaktadır. Genç-yaşlı, eğitimli-cahil, kadın-erkek, kentli- köylü, suçlu-suçsuz gibi büyük bir hedef kitle ile iletişim halinde bulunmak zorunda kalan polisin, bu kitleyi oluşturan bireylerin yaşları, kişilik yapıları, eğitim düzeyleri, alışkanlıkları, değerleri, gereksinimleri, beklentilerini de dikkate almak durumundadır (Fidan, 2001: 978). Polisler bu iletişim sürecinde her durumda nitelikli davranışlar sergilemeli, söz ve eylemleriyle asla belli bir standardın altına düşmemelidir. Bir başka ifade ile çok değişik davranış türü sergileyen kişilerle sağlam ve dengeli ilişkiler kurulması, vatandaşın polise destek ve güvenini önemli ölçüde etkileyecektir.

Polis halk ilişkileri denildiğinde genelde polisin söz veya eylemleriyle halka karşı tutumu ile bunun iyileştirilmesi akla gelmektedir. Bu durum karşılıklı bir etkileşim sürecidir. Bu sürecin sağlıklı bir şekilde tamamlanması taraflar arasındaki iletişim engellerinin ortadan kaldırılması ile mümkün olacaktır. Polis ile halk arasındaki iletişim engellerinin ortadan kaldırılması öncelikle bunların tespit edilmesini gerektirmektedir. Toplumu oluşturan bireylerin büyük bir çoğunluğu o toplumda egemen olan kültüre ait bazı değerleri paylaşmaktadır. Polisin içinden çıktığı toplumun özelliklerini taşıması meslek hayatlarını da etkilemektedir. Toplum olarak iletişim engelleri aile bireyleri arasında bile oldukça önemli sorunlara yol açmaktadır. Polis ile halk arasındaki iletişim engellerinin ortadan kaldırılmasında, tarafların iletişim bilgi ve becerilerinin yanında, polislerin toplumdaki rollerini nasıl gördükleri de oldukça önemlidir.

Polis halk iletişiminin geliştirilmesi, öncelikle polisin kurum içinde iletişimin sağlıklı olmasıyla mümkün olacaktır. Kurum içindeki karşılıklı anlayış, sevgi, saygı ve hoşgörü polisin vatandaşlara karşı davranışlarını da önemli ölçüde etkileyecektir. Amirleri tarafından değer verilmeyen bir polisin davranışları, hizmet sunduğu vatandaşa da yansıyacaktır.

Polisin Halka Karşı Tutumu

Polis ile hizmet ettiği toplum arasında etkin iletişim kurulabilmesinde polisin sorumluluğu, vatandaşın sorumluluğundan çok daha fazladır. Polisin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi bir fedakarlıksa, bu fedakarlık öncelikle polisten beklenmektedir, beklenmelidir. Devlet ve onun kurum ve kuruluşları vatandaşlara hizmet etmek için vardır. Polis bu hizmetin yapılması için vatandaşların içinden seçilerek mesleğe girmiş ve belli bir eğitim almış kişilerden oluşmaktadır. Hizmet sunduğu toplumun tamamının böyle bir eğitim almadığı veya alamadığı kabul edilen bir gerçektir. Dolayısıyla polisten mesleğinin kural ve inceliklerini bilmesi ve uygulamalarında bunu göstermesi ve halkla olan iletişim engellerini ve çatışmalarını ortadan kaldırması beklenmektedir. Bir diğer ifade ile polislerin mesleğini profesyonelce yerine getirmesi gerekmektedir.

Polis suç ve suçlularla mücadele ederken, çok değişik kişilik özelliklerine sahip insanlarla karşılaşmaktadır. Polis teşkilatı çalışanları, karşılarında kim olursa olsun görevlerini profesyonelce yerine getirmelidirler. Polislikte profesyonellik denildiğinde ilk olarak “uygulamalarında tarafsızlık”, görev yaparken “vatandaşı tahrik etmemek” veya “vatandaşın tahriklerine kapılmamak” gibi unsurlar sayılmaktadır. Profesyonelliğin en önemli unsuru olan “uygulamalarda tarafsızlık”, güvenlik personelinin bir konuda herhangi bir düşüncesinin olmaması değil, var olan kişisel düşüncesini uygulamasına yansıtmaması, “tahrik etmeme” ve “tahrik olmama” ise, mesleğini icra ederken mümkün olduğu kadar duygusallıktan uzak olunması anlamına gelmektedir. Bir görev yerine getirilirken tutum ve davranışların ve konuşmalardaki üslubun tahrik edici olmaması profesyonelliğin gereklerindendir. Profesyonelce görev yapma bilincini elde edememiş olan güvenlik personelinin bazı durumlarda vatandaşa karşı tahrik edici bir tutum takınması veya vatandaşın tahriklerine kapılarak tepki göstermesi sıkça yaşanan olaylardır.

Polise yönelik yapılan bazı kasıtlı davranışlardan polisin etkilenmemesi ve tahrik olmaması düşünülemez. Ancak profesyonelce görev yapan bir polisten, hareketlerini duyguları ile değil yasalar ve mesleğinin kuralları ile yönlendirmesi beklenmektedir. Bu seviyenin yakalanması polislerin uzun süreli bir eğitimden geçirilmesini ve ekonomik durum ve çalışma saatleri gibi bazı yan faktörler ile desteklenmesini gerektirmektedir. Güvenlik personelinin temel görevi halka güvenlik hizmeti sunarak toplumun huzurunu sağlamaktır. Suçu önlemek veya işlenmiş olan suçların faillerinin yakalanarak adalete teslim edilmesi önemli hizmetlerdir. Ancak bu hizmetler yapılırken toplumun tamamına yakın çoğunluğunu oluşturan masum insanları normal hayat akışı bozulmamalıdır. Suçlular toplumu olumsuz yönde ne kadar etkilerse etkilesin, toplumda bu tür insanlar her zaman çok küçük bir azınlıktır. Bu zararlı azınlığa karşı verilen mücadelede ülke bir savaş alanına çevrilmemelidir. Amaç her ne pahasına olursa olsun suçluları yakalamak değil mümkün olduğu kadar normal hayatı etkilemeden ve masum insanların huzurunu bozmadan suçluların yakalanması olmalıdır.

Suçlulara karşı profesyonelce davranışlar sergilenmesi, bütün barışçıl yollar denedikten sonra yeteri kadar kuvvet kullanılması gerekmektedir. Suçlulara karşı bu şekilde davranan polislerin diğer insanlarla kuracakları iletişimin ne kadar sağlıklı ve etkili olacağı ortadadır. Polis toplumun bütün kesimlerine hizmet vermektedir. Bu hizmeti yerine getirirken söz ve eylemleriyle kişisel bütünlük içinde olmalıdır. Yapılabilecek her türlü kolaylığı vatandaşlara sağlamalıdır. Sadece görevini yaparken değil, görevli olmadığı zamanlarda dahi vatandaşa yardımcı olmaya ve işini kolaylaştırmaya çalışmalıdır. Bir diğer ifade ile vatandaşın desteğinin kazanılması için yatırım yapmalıdır.

SONUÇ

Yapılan araştırma sonuçlarına göre; polis ile vatandaşlar arasındaki iletişimde sorunların yaşandığı, karşılıklı ön yargılı oldukları ve birbirlerine yeterince anlayışlı davranmadıkları tespit edilmiştir. Bu durum polis ile vatandaşların birbirlerini yeterince tanımadıklarını göstermektedir. Bu önyargıların yok edilmesi ancak polis ile vatandaşların sorunsuz bir ortamda iletişim kurmalarının sağlanmalıdır. Polis-vatandaş arasında yaşanan sorunların asgariye indirilmesi amacıyla, hem polislere hem de vatandaşlara yönelik sürekli hizmet içi eğitimler düzenlenmelidir.

Dışarıda halkın içinde üniformalı olarak görev yapan polislerin davranışlarının çevresinde bulunan kişiler tarafından izlenmekte ve polis hakkındaki görüşlerini olumlu veya olumsuz olarak etkilemektedir. Bu durum görev haricinde bile üniformalı polislerin davranışlarına daha fazla özen göstermesi anlamına gelmektedir. Bir başka ifade ile üniformalı bir polisin görevine gidip gelirken dahi davranışlarına dikkat etmesi gerekmektedir. Polis teşkilatı içerisinde üniformalı olarak görev yapma özendirilmelidir. Bu amaçla hem çalışma koşulları hem de ekonomik yönden üniformalı polislere yönelik iyileştirme yapılmalıdır. Ayrıca üniformalı görev yapan polislerin eğitimine de özel bir önem verilmelidir.

“Karşılıklı saygının, tek taraflı saygıdan doğacağı” unutulmadan, polislerin bütün vatandaşlara örnek olacak davranışlar sergilemesi polise duyulan güvenin artmasını ve olumsuz davranışların olumlu davranışlara dönüşmesini sağlayacaktır. Bu konuda herkesin olduğu gibi polisin de eğitime ihtiyacı olduğu anlaşılmakta ve bu eğitimin hizmet içi eğitimlerle sürekli hale getirilmesi gerekmektedir.

Polis-halk ilişkileri ve iletişim konusunda Polis Meslek Yüksek Okullarında verilen ders programlarının gözden geçirilerek, uygulamaya yönelik eğitim öğretim ortamlarıyla bütünleşmesini sağlayacak şekilde programlar hazırlanmalıdır.

İbrahim Yaşar KAZU - Fırat Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi
Cabir YEŞİLTAŞ - Emniyet Amiri, Kocaeli Emniyet Müdürlüğü, Trafik Şube Müdürü
kaynak: Çağın Polisi Dergisi

Bağlantı:
BBcode:
HTML:
Mesaj bağlantılarını gizle
Mesaj bağlantılarını göster

Bir hesap oluşturun veya forumda sizde soru sormak, fikir beyan etmek için oturum açın

Forumda yeni konu açmak veya soru sormak için üye olmanız gerekmektedir

Bir hesap oluştur

Üye değil misiniz? topluluğumuza katılmak için kaydolun
Üyeler kendi konularını başlatabilir ve konulara abone olabilir
Ücretsizdir ve sadece bir kaç dakika sürer

Kayıt

Oturum aç

  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“Makaleler / Dergi Yazıları” sayfasına dön