Jandarma Genel Komutanlığı Subay, Astsubay, Uzman Erbaş ve Memur Alımları. >>> TIKLAYINIZ <<<<
Jandarma Forum sayfasına hoşgeldiniz, sitemiz günden güne gelişmektedir. Amacımız doğru ve güncel bilgiyi paylaşmaktır. Sizlerde tecrübeli olduğunuz ve uzmanlaştığınız konularda paylaşım yaparak katkıda bulunabilirsiniz. Sitemiz nezdinde kurumları yada kişileri hedef alacak söylemler ile kurumlara ait Hizmete Özel, Gizli vb. dereceli evrakların paylaşımı yasaktır. Ayrıca kişi ve kurum ile ilgili forumda açık bilgiler paylaşılması yasaktır. Sitemizde paylaştığımız konularda alıntıladığımız bazı kanun maddelerinde konuyu incelediğiniz gün itibariyle ilgili kanun maddesinde tümüyle veya kısmi değişiklik yada tamamen hükmünü yitirmiş olabileceğini, dolayısı ile bu konulara göre hareket edilmemesi gerektiğini, paylaşılan bu konuların fikir edinilmesi amacıyla paylaşıldığını unutmayınız. jandarmaforum.com bu anlamda her hangi bir sorumluluk kabul etmemektedir. İyi Forumlar, Dileriz. Jandarma Forum Yönetimi.

Çocuk Suçluluğunun Nedenleri

Kolluk personeli açısından önem arz eden makale ve dergi yazıları
Forum kuralları
Forumlarda soru sormak, bilgi danışmak yada bildiğiniz bir konuda paylaşım yaparak katkıda bulunmak için ve forumlardaki içeriklerden tam olarak faydalanmak/görüntülemek için ÜYE olmanız, üye iseniz ÜYE GİRİŞİ yapmanız gerekmektedir. Forumlarda kişi ve kurumlarla ilgili açık bilgiler paylaşmak yasaktır. Forumlarda şahısları hedef alan paylaşımlar yasaktır.
Jandarma Subay, Astsubay ve Uzman Erbaş Alımları 2023 yılı idari para cezaları Acil Yardım/İhbar/Danışma Hatları - Önemli Telefon Numaraları Mutluluğa Kurşun Sıkma SGRadyo Polis Radyosu Askeri ve Mesleki Tanımlar Askeri / Mesleki Nezaket ve Görgü Kuralları Trafik Cezaları Jandarma Telefon Rehberi GGM Adres ve Telefon Numaraları AMATEM Adres ve Telefon Numaraları
Kullanıcı avatarı
admin
Doğrulandı
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi
Mesajlar: 1784
Kayıt: 25 Mar 2019, 01:03
Konum: https://jandarmaforum.com
İletişim:
Durum: Çevrimdışı

Çocuk Suçluluğunun Nedenleri

#1

Mesaj gönderen admin »

GİRİŞ

İnsanlar neden suç işlerler sorusu, yüzyıllardır sosyologların ilgisini çekmiştir. İnsanların niçin suç işlediklerini 3 başlık altında ele almışlardır. Biyolojik, psikolojik, sosyolojik nedenlerle açıklanmaktadır. Biz burada çalışmamızın ana konusunu teşkil etmediğinden detaya girmeyeceğiz. Sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel yönlerden çocuk suçluluğunu kısaca açıklamaya çalışacağız. Çocuk suçluluğunu oluşturan nedenlerin önceden tespit edilmesi; çocukların suçla tanışmasının önlenmesinde ve sorunların çözümünde kullanılacak metotların belirlenmesinde en önemli etkendir. Çocuk suçluluğunun önlenmesinde yetişkinlerden farklı olarak, suçun ön plana çıkartılarak, karşılığında cezai müeyyidelerin uygulanması şeklinde değil, kişinin öne çıkartılarak suçu oluşturan etmenlerin irdelenmesi ve ortadan kaldırılması olumsuz sonuçların yaşanmasını büyük ölçüde önleyecektir. Çocuk suçluluğuna etki eden çok sayıda etken bulunmaktadır. Çocuk suçluluğunun nedenleri; kişisel, ailevi ve çevresel sebepler, göç ve çarpık kentleşme olmak üzere 4 ana başlık altında açıklanmaya çalışılacaktır.

1. Kişisel Sebepler

Çocuğun biyolojik, fiziksel ve psikolojik yapısındaki bozukluklar ya da eksiklikler tek başına çocuğu suça itmeseler de, suç işlemeye elverişli bir ortamda oldukça etkilidirler.1 Biyolojik, psikolojik ve fiziksel rahatsızlıklar, kalıtımsal olarak ortaya çıkabileceği gibi sonradan da ortaya çıkabilir. İzmir çocuk ıslah evinde yapılan çalışmalarda psişik duruma ilişkin eğilimler; %12 çocuğun normal, %73’nün hafif nevrotik olduğu şeklindedir. Çocukların %52’sinde uyum ve endişe problemleri, %70’inde depresyon, % 54’ünde korku reaksiyonları görülmüştür. Bu etkenlerin içinde suçla doğrudan bağlantısı en çok olan psikopatik belirtiler ise %54 oranındadır. Çocuk suçluluğunun kalıtımsal olmayan kişisel sebepleri arasında, annenin hamilelik sırasında yeterince beslenememesi, ilaç, alkol ve uyuşturucu madde kullanması, psikolojik ve fiziksel şoklara maruz kalması, ağır doğum koşulları ve doğum sonrası uygun olmayan bakım altında kalması gibi nedenler vardır. İstanbul Kriminoloji Enstitüsünde yapılan ankette, çocukların %13 gibi önemli bir bölümünün ağır beden ve ruh hastalıkları geçirdikleri saptanmıştır. Bu göstergeler, kişisel sebeplerin çocuk ve çocuk suçluluğu ilişkisinde dikkate değer bir ölçü olduğunu belirtmektedir. Suçlu çocuk araştırmalarının akıl hastalığı, uyuşturucu kullanımı ile suç ilişkisinin yanı sıra, üzerinde durulması gereken diğer bir alan da, zeka seviyesi ile suç ilişkisidir. Zeka azlığının suç işlemede bazı potansiyel özelliklerde yatkınlık gösterdiği bilinmektedir. Zeka azlığının etki altında kalmayı kolaylaştırması, uyum problemleri yaratması, suçlarını ve suça ilişkin delilleri karartmadaki başarısızlıkları da suç açısından oran artırmaktadır. Kalıtımsal, biyolojik etkenlerle çocuğun gelişim evrelerine ilişkin özellikleri bilmemekten doğan eğitim hatalarının, çocuk suçluluğunun önkoşullarını oluşturduğu, toplum ve yakın çevre koşullarıyla birleşerek, çocuğu suçlu davranışa iten önemli bir uyarım olmaktadır.2 Suçlu çocuklarda zeka, kişilik ve yakın çevrenin etkileri incelendiğinde, çocuk suçluluğunda psiko-sosyal ve pedagojik sorunların ağır bastığı ortaya çıkmaktadır.

2. Ailevi Sebepler

Sosyo-ekonomik nedenlerin başında aileyi ele almak gerekmektedir. Aile, bireyin en yakın olduğu ve toplumsallaşma sürecinin içinde birey üzerinde en etkin olan toplumsal gruptur. Çünkü çocuğun ilk ve doğal çevresi ailesidir. Çocuk, ailenin bir üyesi olarak kişiliğini, davranışlarını, ahlak yargılarını her şeyden önce, aile içinde aldığı eğitimle elde etmektedir. Bu açılardan düşünüldüğünde aile, çocuğun yönlendirilmesi ve biçimlendirilmesinde etkin rol oynamaktadır.3

Ailenin eğitim durumu, çocuk suçluluğuna dolaylı olarak etkilemektedir. Ailenin olumlu özelliklere sahip olamaması nedeniyle çocuğun eğitiminde eksik, yanlış uygulamalara neden olmaktadır. Kültür seviyesinin düşük olduğu bölgelerde kan davaları nedeniyle işlenen suçlar, çocuğun dışında gelişen ancak çocuğun karakter yapısını olumsuz yönde etkilemektedir. Çocuğun davranışını, karakter yapısı ve yetiştiği aile içindeki yaşadığı deneyimler çok etkilemektedir. Çünkü çocuk, yapısı itibariyle davranışlardan etkilenmekte olup bu davranışları taklit etmeye çalışmaktadır.4 Bütün bu açıklamalar çerçevesinde aile, toplumun kültür değerlerinin bir kuşaktan diğerine aktarılması işlevini sağlayan en önemli kurumdur. Çocuk toplumsallaşma etkileşimini üç etki ile kavrar. Bunlar model alma, taklit ve sosyal pekiştirme dir. Tüm bu etkiler özellikle aile tarafından çocuğa yöneltilir.

Model alma; bireyin çevresindeki davranış biçimlerini, bir diğer bireyden öğrenmesidir. Bu süreçte öğrenmek kadar, bireyin öğrenerek tekrarlamaya başladığı davranışlar karşısındaki toplumsal tepkileri de sınadığı dönemdir.

Taklit, çocuğun gelişmesindeki en güçlü etkilerden birisidir. Çocuklar, yetişkinler ve diğer çocukların kendi saldırganlık dürtülerini nasıl kontrol ettiklerini seyrederek ve kopya ederek, kendilerinin nasıl davranacaklarını öğrenirler.5

Sosyal pekiştirme; birey kendine model olarak gördüğü bireylerin davranışlarını taklit ederek girdiği bir süreçte, her davranışının kabul edilebilirliğini de kavramaya başlar. Onaylanan ve onaylanmayan bu davranışların sonucu, onaylanmış olanın doğru olduğu, ödüllendirildiği, gözlemle ve sosyal pekiştirme etkisiyle, sosyal davranış normlarını hızla öğrenir. Çocuk suçluluğuna ilişkin yapılan araştırmalarda, aile ve suçluluk arasındaki ilişki bir çok etkene ayrılarak ele alınmıştır.6
Aile içi ilişkiler ve suçluluk; çocuk sosyal bir varlık halini alırken, ilk önce kendisini aile içindeki sosyal şartlara uydurur. Çocuğun sosyal hayatta ilk olarak sosyal itiler kazandığı grup ailedir. Ana-baba-çocuk ilişkilerinde, ana babanın çocuğuna ilişkin bakım ve eğitimini içeren davranışları, çocuğun bu davranışlara ilişkin algısı, toplumsallaşma sürecinin en önemli evreleridir.

Çocuk; sosyal davranışlarını, değer yargılarını, ahlak anlayışını ve kişiliğinin ilk özelliklerini ailesi içinde aldığı eğitimden kazanmaktadır. Ona ilk sosyal deneyim fırsatı veren aile ortamının çocuğun gelişim sürecindeki önemi büyüktür. Ancak aile ortamındaki duygusal ve toplumsal etkileşim yetersizliği ya da kötü nedenlerin bulunması, bu kurumun olumsuz bir kaynak olmasına yol açar.

Aile içi ilişkiler düzeyinde yaşanan kötü toplumsallaşma süreci, çocuğun suça yönelmesinde önemli bir etkendir. Bu kötü toplumsallaşma sürecinde çocuğun verebileceği anti-sosyal tepkiler olabilir. Bu tepkilerin en belirgini çocuğun evi terk etmesidir. Farklı sosyal ilişki arayışı, çocuğu çoğunlukla olumsuz toplumsal davranışların yaşandığı ortamlara itmektedir. 7

Aile ilişkilerinde anne-babanın birbirine karşı tutumu çok önemlidir. Çocuk kişiliğini, toplumsal davranışlarını, değerlerini, ahlak anlayışını ilk önce ailesinden aldığı eğitimle elde edecektir. Bundan dolayı ailedeki düzensizlikler her zaman çocukları etkileyecek, bazen de suça yöneltecek kadar zedeleyecektir. Olumsuz karı-koca ilişkisi, çocuklar için güvensiz ve tedirgin bir ortam yaratır. Kavgalar sırasında, kavgaya kendilerinin neden olduklarını ve anne-babasının ayrılması halinde de ortada kalacaklarından kuşkulanırlar. Bir çok araştırma annenin yokluğu kadar, kararsız, düşmanca ve ilgisiz davranışların da çocuk üzerinde kötü etkiler yapacağını ortaya koymaktadır.
Ailede madde/alkol kullanımı ve suçluluk örneğinin bulunması; suçluluğa yönelme açısından, aile bireylerinin davranışları göz önüne alındığında, en başta gelen olumsuzluk madde kullanımı, alkol ve suç sayılan davranışlara sahip ve örnek olan aile bireyleri ve yakın çevrenin varlığıdır.8 Çocuk suçluluğunun açık nedenlerinden birisinin de aileye mensup kişilerden bazılarının suçlu olmaları, alkol ve kötü ahlaki durumlar olduğu kabul edilir.9 Çocuk suçluluğunda, başka hiçbir toplumsal koşulun bozuk aile düzeni kadar etkili olmadığı saptanmıştır.10 Suçluluğun öğrenilmiş bir süreç olduğu kabul edilmekle birlikte, suçluluk eğilimlerinin normalden sapmış davranış şekilleri olduğu kadar, grup yaşamına bağlı bir sorun olduğu da ortaya konulmuştur.11

Çocuğun kişilik gelişiminde, davranışları, iç tutarlılığı, toplumsal normlara uzaklığı, olumlu ya da olumsuz sosyalleştirme ortamı olan aile ve yakın akraba çevresinde görülen her türlü anomi, çocuğu birinci derecede etkiler. Sigara, uyuşturucu veya alkolün, bir süreçten geçiş dönemi olduğu düşüncesi doğru değildir. Gencin uyuşturucu ve alkol denemesini gerektirecek hiçbir gelişim süreci yoktur. Uyuşturucu veya alkole bağımlı olma, genetik, depresyon ve diğer psikolojik bozukluklar, ebeveynlerin alkol veya uyuşturucu bağımlısı olması çocuğun kullanma riskini on kat artırmaktadır. 12

Dönmezer’e göre alkol, çok miktarda alındığı takdirde kişiyi tamamen kontrolsüz hale sokmakta, hafızayı azaltmakta, duygunluğu ve etkilenebilme kabiliyetini çoğaltmakta, dürtülere karşılık verme kabiliyetini azaltarak teşhircilik şeklinde görülen cinsel suçların işlenmesine vesile olmaktadır. 13

EGM 1997 yılı istatistik verilerine göre; genel olarak alkol kullanımına göre yapılan değerlendirmede; suça karışan ve gözaltına alınanların %16.8’inin alkollü olduğu, %31.7’sinin daha önce herhangi bir suçtan, %30.3’nün aynı suçlardan dolayı gözaltına alındığı gözlenmiştir.14 Aile hayatının düzenli olması, çocuk suçluluğunu önlemesi açısından çok önemlidir.

Ailenin dağılması ve suçluluk; parçalanmış aile, ebeveynden birinin veya her ikisinin ayrılık, terk, boşanma, ölüm veya herhangi bir sebeple aile bütünlüğünü devam ettirememe durumudur. Aile bütünlüğünün bozulması, çocuğun toplumsallaşma sürecini kesintiye uğratması nedeniyle, hatalı ve eksik bir toplumsallaşmaya yol açar. Hatalı ve eksik toplumsallaşmanın sonuçlarından biri de suçtur.15 Aile dağılmasının temelini uyumsuzluklar ve anlaşmazlıklar oluşturmaktadır. Günümüzde dağılmış aile kavramının, sosyolojik ve psikolojik açılardan da ele alınması gerekmektedir

EGM 1997 yılı istatistikleri incelendiğinde; ebeveynin sağ veya ölü, boşanmış veya ayrı yaşama durumlarına göre yapılan değerlendirmede; bütün suçlar içinde babaları ölmüş olanların oranı %25.2’ye, uyuşturucu madde suçlarında %45.4’e, örgütsel faaliyetlerde bulunma suçlarında ise %34’e yükseldiği gözlenmektedir. Yine kovuşturmaya tabi tutulan veya gözaltına alınanların anne babalarının boşanma oranının %3.5, ayrı yaşayanların oranının ise %2.7 olduğu gözlenmiştir. Şüpheli kişilerden anneleri ölenlerin oranı %13.7, uyuşturucu madde suçlarında ise bu oranın %25.3’e yükseldiği gözlenmektedir.16 Anneden uzaklaşmak, çocuğun sevgi objesini yitirmesine ve yeni sosyal ilişkilere girmemesine yol açmakta, bu da anti-sosyal davranışları kendiliğinden doğurmaktadır.17 Buradan anlaşılmaktadır ki ailenin dağılması, çocuk suçluluğunu dolaylı da olsa etkilemektedir.

Ailenin sosyo-ekonomik düzeyi ve suç; ailenin sosyo-ekonomik koşulları, aile hayatının ruh sağlığını etkilediği gibi, çocuğun kişiliğini de etkilemekte ve çocuğu dolaylı olarak anti-sosyal davranışlara itebilmektedir. Ayrıca, erken yaşta iş hayatına atılan çocuklar, aile denetiminden uzaklaştıklarından dolayı daha sık suç işleyebilmektedirler.18 Ailenin ekonomik düzeyinin yetersizliği denilince, ikamet şartları, beslenme, sağlık şartları ve eğitim yetersizliği anlaşılmaktadır. Bu şartlarda yetişen çocuklar, aşağılık duygusu, sıkıntı ve engellemeler içinde bocalayacağı için güçlü ve güvenli bir şahsiyet özelliği elde edememektedir. Çeşitli yollarla ortaya çıkan ekonomik zorluklar, suçluluğun artmasında ve onu teşvik etmekte rol oynamaktadır. Bunlardan en önemlisi, yarı açlık durumudur. Açlık bir uyarımdır ve onu izleyen suç da hırsızlıktır.19

Ailenin ekonomik düzeyinin düşük olması; yoğun sefalet bölgelerinde ikameti ve olumsuz mesken ve sağlık şartlarının oluşmasına neden olmaktadır. Bunun sonucu olarak çocukların, ucuz ikamet bölgelerine sığınmış olan suçlularla temas kurmaları, onların fiil ve hareketlerini taklit etmelerine neden olmaktadır.20 EGM’nin 1997 yılı istatistik verilerine göre, gelirleri açısından yapılan değerlendirmede, gelir seviyesi düşük olan kişilerin %39.3’nün gözaltına alındığı görülmektedir. Gelir seviyesi düşük olan kişilerin ekonomik suçları, gelir seviyesi yüksek olanların ise sosyal suçları işledikleri görülmektedir.21 Keza yoksulluk, ruhsal buhranları, anormal ruhsal krizleri, dengesizlikleri doğurmakta ve bu yolla suç işlenmesinde etkili olabilmektedir.22 Ancak yoksulluk genel olarak bir suç nedeni değildir. Fakat yoksulluğun sebep olduğu bazı sosyal olaylar, özellikle çocuk suçluluğu üzerinde en güçlü etkenlerden biridir

Aile genişliği ve suçluluk; aile genişliğinin çocuk suçluluğuna olan etkisi ile ilgili yapılan çalışmalarda, dolaylı da olsa böyle bir etkinin olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu tür durumlar, özellikle çocuğun ilgi alaka gösterilmesi ve eğitimi konusunda sorunlara yol açabilmektedir.23 Yoksulluğun beraberinde getirdiği ve suçluluğun oluşumunda etkili görülen aile kalabalığı, bireylerin yaş ve statülerine uygun gereksinmelerinin karşılanmadığı, yaşantılarının dört duvar arasında süregeldiği bir gerçektir.24 Aile üyelerinin sayısının artması, çocuğu suça yönelten bir unsur değildir. Yalnız, bilhassa ekonomik sıkıntı içinde olan ülkelerde, çocuklar küçük yaşlarda eğitimden çekilip, çalışmaya gönderildiklerinden suça yönelme oranı artmaktadır. Evden kaçma, ergenlik çağı gibi tüm gelişim alanlarında önemli değişimlerin yaşandığı bir dönemde, olumsuz ana baba ve çocuk ilişkilerine tepkisel olarak karşı çıkmayı gösteren bir harekettir. 25

EGM’nin 1997 yılı suçluluk istatistiklerinin kardeş sayılarına göre yapılan değerlendirmesinde; herhangi bir suçtan dolayı gözaltına alınanların genel dağılımında kardeş sayılarının 3, 4 ve 5 olduğu gözlenmektedir. 26

Geniş aile-çekirdek aile farklılaşması kadar, aile içindeki çocuk sayısı ve bununla paralel giden gelir seviyesi düşüklükleri de önemli nedenler olarak görülmektedir. Aile genişliğinin temel sakıncalarının birisini, aile içinde anne-babadan başka yetişkinlerin de bulunmasının çocuğun değer kavramlarını, suç veya suç olmama konusundaki düşüncelerini netleştirememesine ve pedagojik problemle karşılaşmasına neden olmaktadır. Birden fazla çocuklu ailelerde suç işleme oranın en büyük çocuklarda daha fazla görülmesi ise, büyük çocuğun daha fazla ihmal edilmesi, aşırı yükleme ile karşı karşıya kalması ailenin yükünü daha erken yaşlarda taşıması gibi faktörlere bağlanmaktadır.27

Aile genişliği, çocuğun yaşının ilerlemesiyle, eğer gerekli tedbirler alınmazsa olumsuzluklara sebep olabilmektedir. Küçük çocuğu genç bir yetişkin yapan değişiklikler, sadece fizyolojik ve biyolojik değişiklikler değildir. Çocuktaki zihinsel yetilerin oluşması da dış dünyayı algılama ve kavrama değişikliklerine yol açar. Eskiden hep çocuk olarak algılanırken; şimdi kimi zaman çocuk, kimi zaman da yetişkin olarak nitelendirilmektedir. Tüm bu etkenler çocuğu bir kimlik aramaya iter ve sonuçta çocuk ergenlik döneminden ya kimliğini kazanmış olarak benlik kavramıyla ya da olumsuz bir benlik kavramı ve kimlik kargaşası ile çıkar.28 Olumsuz bir benlik kavramı ile yetişen çocuk, ergenlik çağına geldiği zaman, olumsuz ana baba ve çocuk ilişkilerine olan tepkisini evden kaçma şeklinde ortaya koymaktadır. Görülmektedir ki aile genişliği, çocuk suçluluğuna dolaylı olarak da olsa etkilemektedir.

3. Çevresel Nedenler

Okul ve iş çevresi çevreden kaynaklanan sebeplerin temelini teşkil etmektedir. Çocuk büyüdükçe toplumsallaşma süreci içinde aile dışında kalan faktörlerin etkisi artmaktadır. Okul, çocuğun örgütlü, kurumsal ve toplumsallaştırma tekniği yüksek yapıyla karşılaştığı ilk yerdir. Aileden edinilen kimliğin geliştirileceği, topluma uygunluk tanımlarının net olarak öğrenildiği ve çocuğun gelecek fikriyle tanıştığı yerdir. Aile içinde edinilen tutum ve alışkanlıklar, otorite figürlerine düşmanlık ya da uyma, liderlik veya edilgen tutum alma biçiminde kendini gösterecektir.29

Çocukların kişilik gelişimlerinin göz ardı edilen bir sistemde, sadece bilgi aktarma görevini üstlenmiş bir okulun, uyumsuz ya da suçlu davranışlarını önleyici fonksiyonu olmayacaktır. “Okullarımız eğitim yapmayıp öğretimde bulunuyor” suçlaması aslında bir dereceye kadar doğrudur. Çünkü çocuğa daima bilgi aktarılmakta, kişilik gelişimi üzerinde durulmamaktadır.30 Çocuğun kişiliğinin gelişebilmesi, öğretmenin öğrencisi ile arasında sevgi bağı kurması ile mümkündür. Aile kurumunun yetersiz ya da eksik olması halinde, bu eksikliği giderecek en güçlü ve organize toplumsal kurumun okul olduğu görülmektedir.31

Öğrenime devam etmek, muntazam okula gitmek, çocuğun kötü çevrelerle olan ilişkisini kesebileceği gibi, aynı zamanda uygun bir disiplin altında toplumsal kurallara uymasını da sağlar. Çocuk suçluluğu ile okulu terk etme arasındaki ilişki tüm toplumlarda var olan bir gerçektir. EGM’nin 1997 yılı istatistiklerinin eğitim açısından değerlendirilmesinde; ilkokul mezunu olan kişilerin suç işleme oranın %50.9’u olduğu görülmektedir.32

Yavuzer’in yapmış olduğu çalışmada, suçlu çocuklardan %50.7’sinin devamsızlık durumunun ileri derecede olduğu, suçsuz deneklerde ise bu oranın %29.5’e düştüğü, ancak her iki grupta da devamsızlık etkenleri arasında ön planda okuldan kaçma olduğu anlaşılmaktadır.33 Çocuğun toplumsallaşma sürecini engelleyen faktörlerden biri de, çocuğun okul yaşamı süresince veya bu süreci kesintiye uğratacak, durduracak şekilde iş yaşamına katılmasıdır.34 Çocukların çalıştırılması iki nedene bağlanmaktadır. Birinci neden, dengesiz gelir dağılımı sonucunda oluşan ve çocuğun çalışmak zorunda bırakıldığı sürekli yoksulluk, ikinci neden ise, mevcut eğitim sisteminin yetersizliğine olan güvensizliktir. Öte yandan ILO’nun yaptığı araştırmalara göre, çocuk içinde yaşadığı fakirlik çemberini kopartmak, temel ihtiyaçlarını karşılamak ve aile içinde kendisinin yarattığı yükü azaltmak, ailesinin geçimini sağlamak, hiç değilse paylaşmak gibi ekonomik nedenlerle çalışmaktadır.35

İş ortamına giren bir çocuk, bir yetişkinin devamlı bakım ve eğitiminden yoksun kalmaktadır. Bu nedenle davranışlarının doğru ya da yanlışlığına kendisi karar vermek zorundadır. Buna bağlı olarak iş ortamında, çocuğun model olarak alabileceği kişilerin özellikleri çok önemli husustur. Ayrıca çocuk, bir gelişimsel gereksinime olan ve bazı toplumsal davranışların gelişmesinde payı bulunan oyun gibi bir etkinliği tam olarak yerine getiremez. İş yaşamı, okul çalışmalarına yeterince zaman ayırmasını engelleyebilir. Ayrıca, iş yaşamının getireceği ekonomik özgürlük, kendisini çevrenin olumsuz etkisine denetimsiz bırakmasına da neden olabilir. Özellikle aile denetiminden uzakta bir işte ve sokakta çalışan çocuklar, uyuşturucu, uçucu madde, alkol ve suç gibi sapma davranışlara karşı korumasız bırakılmaktadır.36

Türk hukuk sisteminde, çalışan çocukların korunması amacıyla, UHK, İK, ÇMEK, PVSK gibi çeşitli yasal düzenlemeler yapılmıştır.37 Ancak getirilen yasal tedbirler gerektiği gibi uygulanamamaktadır. Çalışma hayatındaki olumsuz şartlar çocukları psikolojik ve fizyolojik açıdan olumsuz etkilemeye devam etmektedir.

Boş zamanların değerlendirildiği çevre; boş zamanlar, bireyin çalışma ve diğer görevlerinden sonra, özgür olarak dinlenmesi, eğlenmesi, toplumsal başarı ya da kişisel gelişmesi için kullandığı zamandır. Boş zamanın iyi bir biçimde değerlendirilmesi, kötü alışkanlıklar edinmeyi önlemesi, kazanılan kötü alışkanlıklar varsa, bunların yok edilmesi açısından yararlıdır.38 Genellikle ailenin yapısı, sosyal-ekonomik durumu, çocuğun hangi ekonomik faaliyette bulunacağı konusunda belirleyici olmaktadır. Çocuğun toplumsal özellik kazanması ve topluma uyması, arkadaş edinmesi ile ortaya çıkar. Arkadaşlık, sevgi, düşünce desteği ve alışveriş arzusundan doğar. Arkadaşlık ilişkilerinin, çocuğun düşünce ve duygu yönünden gelişimiyle ve toplumsal özellik kazanmasında önemli rolü vardır. Çocuğun gerçeğe uymasında, kendini iyi ve kötü yönleri ile tanımasında, duygu ve düşüncelerinin belirginleşmesinde etkili olur.39

Çocuk, bir arkadaş grubunda kalabilmek için bazen kendi alışkanlıklarından, hatta kabul ettiği doğrulardan vazgeçebilir. Bu nedenle arkadaş ilişkilerinin çocuğun kişiliğinin şekillenmesinde önemi büyüktür. Çocuğun ne tür arkadaş edineceği konusunda çevrenin etkisi inkar edilemez. Çevrenin baskısını üzerinde hisseden ve buna uymak zorunluluğu duyan çocuğun gireceği arkadaş grupları, çevre tarafından kabul edilen gruplar olmak zorundadır. Bunun tersini yapabilmesi için çevreden bağımsız bir kişilik geliştirmiş olması gerekir. Bağımsız kişilik geliştirme ise, aile tipi ve özelliklerine, ailenin ve gencin eğitimine, nerede yaşadıklarına, ekonomik durumuna vs. bağlıdır.40

Boş zamanların çocuk suçluluğundaki rolü iki yönlüdür. Birincisi, çocuğu suça itmesidir. Gerçekten boş zamanın iyi kullanılmaması nedeniyle çocuklar anti-sosyal davranışlara girmekte ve suç işlemektedir. İkincisi, suçluluğu önlemesi ya da azaltmasıdır. Boş zamanlarını akıllı bir biçimdeki etkinliklerle geçiren çocuklar suçluluğa yönelmemektedirler.41 Ayrıca boş zamanların iyi bir biçimde örgütlenmesiyle, suç işlemiş çocukların ıslahı mümkündür. Modern toplumda boş zamanların değerlendirilmesinin önemli bir işlevi, insanların tören gereksinimini karşılamaktır. Durkheim, bu konunun önemini “törenler toplumda dayanışmayı pekiştirir” ifadesiyle belirtmiştir. Toplumumuzun tarihsel geçmişi ve tören yönünden zenginliği bu yönüyle değerlendirilmesi gereken bir husustur.42 Ülkemizde boş zaman eğitiminin sağlanabilmesi, bu konuda planlama, program, araç, gereç, personel, lider, mali kaynak gibi etmenlerin varlığına ve uygulanmasına bağlıdır.

Oyun grupları ve suçluluk; oyun grubu, aileden sonra çocuğun yüz yüze ilişkiler kuracağı doğal ve ilkel bir gruptur. Sosyolojik bakımdan bütün ilkel grupların yaptıkları fonksiyonları, oyun grubu da yerine getirir. Bu fonksiyonlardan en önemlisini sosyalleştirme teşkil eder. Çocuk oyunla toplumlaşır ve kişilik kazanır. Böylece biz ve onlar bilinci oluşur.43 Akran grubu, diğer bir sosyalleşme gücü olarak kabul edilmektedir. Çocuğun kendisini eğitici, yönlendirici etkilerden bağımsız hissettiği çevredir. Akran grubu, çocuk üzerinde etkisi en güçlü olan gruptur. Çocuk akran grubu içerisinde, bireyler arası ilişkiler açısından gerçeklerle yüz yüze geldiği ortamı algılar, bazı toplumsal davranışları kazanır ve çocuk akran grubunun etkisinde büyür.44

Akran grubunun etkisi özellikle ergenlik çağında en üst noktasına ulaşır. Çünkü, ergen için grup yaşamı, başarmak zorunda olduğu bireysel bağımsızlığını kazanması için bir olanak sağlar. Aile ilişkisi yetersiz olan suç işleme eğilimindeki çocuklar için, akran grubunun olumsuz etkileri daha baskındır.45 Çocuk üzerinde etkili olan akran grubunun, suçluluk risk faktörleri içeren grup özellikleri göstermesi, çocuğun da suçluluğa itilmesini doğurabilir. Akran grubunda suçla ilişkili bireylerin olması, suça yönelik ortak hareket etme organizasyonu olarak çeteleşme, akran gurubunun kriminal olarak barındırdığı risk faktörlerindendir.

Çete, genellikle oyun grubunun sabit ve organizeli olması ile kurulmuş olur. Çocuk çeteleri, suçluluk alt kültürü oluşturan ve nakleden bir tür kurumdur. Çete, mensupları arasında anti-sosyal bir dayanışmayı kuvvetlendirir. Önce, sadece heyecan duymak maksadıyla birlikte olarak küçük suçları işler ve işledikleri suçlar cezasız kaldıkça, daha ciddi suçlara terfi ederler. Çete içinde suç bir adet ve gelenek halinde oluşur ve gelişir.46

Suçlu çocuklar kendilerinin oluşturdukları akran gruplarıyla toplumun diğer öğelerinden ayrılmışlardır. Kendilerine benzer suçlu bireyleri arkadaşları olarak kabul ederken, kendilerinin dışındaki dünyaya karşı soğuk ve çıkarcıdırlar.47 Yavuzer; çocuk suçluluğundaki katılma oranının yüksek olmasını, çocuk suçluluğuyla oyun grubu arasındaki nedensellik ilişkisiyle açıklamaktadır. Suça yönelen ergenlerin 3-5 kişilik gruplar halinde suç işlemeyi yeğlediklerini gözlemlemiştir.48 Ülkemizde çocuk suçluluğuna baktığımızda, çeteleşmenin ve uzmanlaşmanın diğer ülkelerdeki kadar yaygın olmadığı görülmektedir.49 Anlaşılmaktadır ki oyun grupları kontrol altında tutulamazsa çevresel faktörlerin etkisiyle zaman içinde çocuk çeteleri haline gelebilecektir. Çünkü yasaklanan şeylere merak ve yapmaktan zevk duyma çocukluk dönemlerinin başlıca özelliklerindendir.

Eğlence ve eğlenme vasıtaları; boş zamanların değerlendirilmesinde, toplumun genel etkisi ve kitle iletişim araçları önemlidir. Kitle iletişim araçlarının halkı eğitmeye yönelik amaçları da vardır. Ancak kültürel, toplumsal ve ekonomik alanlarda bir eğitim aracı olarak beklenen düzeye henüz ulaşmadığı söylenebilir. Çocukların ve yetişkinlerin özellikle televizyonu daha çok eğlendirme aracı olarak görmeleri, bu kanıyı güçlendirmektedir.50 Kitle iletişim araçlarının çok geliştiği çağımızda çocukların boş zamanlarının büyük bir bölümünü televizyon seyrederek geçirdikleri görülmektedir. Televizyonun çocukların sosyalleştirme teknikleri arasında en etkin olanını oluşturduğunu söylemek gerekir.51 Çocuklarımız, kendilerine model olarak seçtikleri televizyon ve sinemalardaki kahramanların özelliklerini, gündelik yaşayışlarına ve oyunlarına yansıtırlar. Böylece bu kahramanların davranışları çocuklardaki saldırganlık dürtülerini harekete geçirebilir. Bilinmelidir ki, çocukların dürtülerini kontrol edebilme yetenekleri gelişmemiştir.

Denetime tabi tutulmamış ve özellikle ticari amaç güden bazı eğlence araçlarının, çocuklar ve gençler üzerinde tahrip edici etkiler gösterdiği, buna karşılık sağlıklı ve programlı bir eğlence faaliyetinin ise, suçluluğu önleyici etkilerde bulunduğu kabul edilmektedir. Öztürk, yapmış olduğu araştırmada; ülkemizde yayın yapan televizyon kanallarının genelde çocuklarımızın beden, ruh ve heyecan gelişimini olumsuz yönde etkilediği, onları milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerimize yabancılaştırdığı, kişiliklerinin oluşma sürecinde önemli bir evre olan buluğ çağlarındaki gelişmelerinin dengeli olmasını engellediği, özdeşleşmenin yoğun olduğu ilk gençlik çağında çocukların yanlış modeller benimsediklerini ortaya koymuştur.52

Gözlemler, şiddet ve adam öldürme sahnelerini izleyen çocuklarda çeşitli gerginlik ve endişelerin görüldüğüne dikkat çekmektedir. Yanlış seçim sonucu oynanan bilgisayar oyunlarının da çocukları cinsel yönden uyarmakta, bazılarında nefret ya da suçluluk duygusunun oluşumuna, bazılarında ise cinsel suç işlemesine ya da normalden sapan bir davranışa sebep olmaktadır.53 Kitle iletişim araçlarının olumsuz yönde kullanılmasının, çocuk suçluluğunu yaygınlaştırdığı anlaşılmaktadır.

4. Göç ve Çarpık Kentleşme

Göç ve çarpık kentleşmede çocuk suçluluğunun nedenleri arasındadır. Göç deyince; farklı fiziki, ekonomik, siyasal veya kültürel ortamlardan bir diğerine gidiş, göçmen deyince de, bu harekete katılan kişi ya da grup akla gelmektedir.54 İç göçler beraberinde bazı sosyal sorunlara neden olmaktadır. Bu süreç içinde artan gecekondulaşma, kentsel hizmetlerin aksaması, işsizlik, göç edenlerin topluma uyumsuzluğu, şehir kültürüne yabancılık ve kültürler arası çatışma gibi sorunlar yaşanmaktadır.

Kırsal alandan kente gelenler eski davranış ve alışkanlıklarını, örf ve adetlerini de getirmektedirler. Gelenek ve göreneklerin uymayışı nedeniyle, kent değerlerini yadırgayan ve zaman zaman şehirle çatışan, kendine has bir gecekondu kültür çevresi oluşmaktadır. Göçle gelenler, gelişmiş şehir ekonomisine girememekte, geçimlik yeni bir marjinal sektörün oluşmasına yol açmaktadır. Bu sektör gelişmiş hizmet sektöründen çok farklı olarak sadece geçinebilecek bir ekonomik bir karakteristik göstermektedir.55 Göç edenlerin şehirleşmesi uzun zaman gerektirmektedir. Sahte şehirleşmenin getirdiği yetersiz imkanlar ve düzensizlik suç işlemede etken olabilmektedir.

Göç nedeniyle oluşan kültürel farklılıklar, düşmanlık ve gerginlik meydana getirmektedir. Bu kültür en çok genç kuşakları etkilemektedir. Kente ailesi ile birlikte ya da tek başına gelen çocuk, yeni çevresinde farkına vardığı heyecanlı, serüvenli, renkli bir hayatı düşleyecek ve elde etmeye çalışacaktır. Kentte kavuşacağını sandığı eğlence, macera, şöhret ve zenginlik beklentisinin yanında, yetersiz eğitim ve bilgi eksikliği gibi nedenlerle, arzuladığı iş ve geleceği elde edemeyeceği düşüncesine kapılmaktadır. Bu durum çocukların, kentte değişen geleneksel aile törelerinin çocuğu koruyan yaptırım gücünün zayıflaması, ailenin sosyal kontrol fonksiyonunu yerine getirebilecek başka kurumların olmaması nedeniyle suça daha kolay yönelmesine sebep olmaktadır.56

Göç ve çarpık kentleşme neticesinde zor şartlar altında yaşayan çocukların suç işleme eğilimlerinin daha yüksek olduğu söylenebilir. Başlangıçta toplum kurbanı diyebileceğimiz bu çocuklar, sonunda toplumu kurban ederek, yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar. Yörükoğlu bu konuyu; “suçlu çocuk ezilmişliğine, itilmişliğine bilinçsizce tepki gösteren çocuktur” ifadesiyle özetlemektedir.57 Görülmektedir ki çocuğu etkisi altına alan olumsuz çevre şartları, onun ruhsal yapısını bozarak sağlıklı kişilik gelişmesini engellemektedir. Böylece kişilik bozuklukları davranış bozuklarının oluşmasına neden olmaktadır. Bunların sonucu olarak yasaların ihlal edilmesi ve ardından da suçluluk ortaya çıkmaktadır.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Çoğu suçlarda olduğu gibi, çocuk suçluluğunun nedenleri de ekonomik ve sosyal boyutludur. Sorunları oluşturan nedenler ortadan kaldırılmadan, sonuç kaçınılmaz hale gelmektedir. Çocuk suçluluğunun önlenmesiyle ilgili görev alan resmi kurumların, gönüllü kuruluşların ve sivil toplum örgütlerinin koordinasyon içerisinde görev yapmaları, başarılı olmak için bir zorunluluktur. Çocuk suçluluğu ile mücadele eden bütün görevliler, çağdaş ve insancıl iyileştirme anlayışına sahip olmadan, suçlu çocuklara karşı olan yaklaşım ve davranışları çocuktaki olumsuzluları daha da geliştirmek yönünde olmaktadır. Çocuk suçluluğu ile mücadelede, önleme ve ceza adalet sisteminin bütün aşamalarında, ortak amaç ve ilke birlikteliği gerekmektedir.

Çocuk suçluluğunun önlenmesinden yeniden topluma kazandırılmasına kadar olan aşamalarda amaca uygun kurumsallaşma ve kurumsal işleyiş yanında halkın desteğini de ihtiyaç vardır. Çocuk suçluluğu ile mücadele eden bütün kurumlar, suçlu çocukları topluma tekrar kazandırmaya amaç edinmelidirler. Kamuoyunun da suçlu çocukları kendi çocukları gibi kabul ederek, sorunların çözümünde daha duyarlı davranma gereklidir. Amacımız; çocuklarımızı kaybetmek değil, kazanmak olmalıdır.

kaynaklar
1 Emine Akyüz, Ulusal ve Uluslararası Hukukta Çocuğun Haklarının ve Güvenliğinin Korunması, Milli Eğitim Basımevi, Ankara, 2000 s. 103.
2 Haluk Yavuzer, Çocuk ve Suç, Remzi Kitabevi, 7. Basım İstanbul 1993, s. 102.
3 A.k., s. 126.
4 Esin Onur, Eğitim ve Bilim Dergisi, Cilt 4 1980, s. 540.
5 Haluk Yavuzer, Okul Çağı Çocuğu, Remzi Kitabevi, İstanbul 2001, s. 220.
6 Nejat Akalın, Çocuğun Suça İtilmesinde Toplumsallaşma Öğelerinin Etkisi 1.İstanbul Çocuk Kurultayı Bildiriler Kitabı, İstanbul Çocukları Vakfı Yayınları, İstanbul 1999, s. 525.
7 Sulhi Dönmezer, Kriminoloji, İÜHF Yayınları No 444, İstanbul 1975, s. 253.
8 Nejat Akalın, a.g.m., s. 527.
9 Sulhi Dönmezer, a.g.e., s. 265.
10 Haluk Yavuzer, Çocuk ve Suç Remzi Kitabevi, İstanbul 1988, s. 145.
11 A.k., s. 147.
12 Susan Anderson Swedo, Henrietta L.Leonard, Çocuktur Geçer, (Çev. Nilgün Erzik), Epsilon Yayıncılık, İstanbul 2000, s. 283.
13 Sulhi Dönmezer, a.g.e., s. 326.
14 Suç ve Suçlu Profili(2), Araştırma No:26, EGM APK Dairesi Başkanlığı Yay. No:162, Ankara 2002, s. 34.
15 Sulhi Dönmezer, a.g.e., s. 274.
16 Suç ve Suçlu Profili(2), s. 24.
17 Füsun Akıncı Sokullu, Çocuk Suçluluğu Kriminolojisinde Aile Faktörü MÜHF Yayın No:441 İstanbul 1993 Facultatis Decima Anniversaria, Adliye ve Çocuk Suçluluğu Semp. s. 129.
18 Haluk Yavuzer, Çocuk ve Suç, Remzi Kitabevi, İstanbul 1988, s. 153.
19 A.k., s. 154.
20 Sulhi Dönmezer, a.g.e., s. 310.
21 Suç ve Suçlu Profili(2), Araştırma No:26, EGM APK Dairesi Başkanlığı Yay. No:162, Ank. s. 7.
22 Sulhi Dönmezer, a.g.e., s. 310.
23 Esin Onur, “Eğitim ve Bilim Dergisi” Cilt 4. 1980, s. 540.
24 Haluk Yavuzer, Çocuk ve Suç, Remzi Kitabevi, İstanbul 1988, s. 158.
25 Sevda Uluğtekin, Hükümlü Çocuk ve Yeniden Toplumsallaşma, Bizim Büro Yayınları, Ankara 1991, s. 43.
26 Suç ve Suçlu Profili(2), Araştırma No:26, EGM APK Dairesi Başkanlığı Yay. No:162, Ankara 2002, s. 19.
27 (http://www.sosyalhizmetuzmani.sitemaynet.com/sh1.htm 2003)
28 Yasemin Akman, “Çocuk ve Ergenlik Döneminde Gelişim” EGM, Küçükleri Koruma Hizmetleri Yönetici Semineri, Ankara 1998, s. 53.
29 (http://www.sosyalhizmetuzmani.sitemynet.com/sh1.htm 2003)
30 Mahmut Tezcan, “Boş Zamanlar Sosyolojisi”, Ank. Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yay. No: 74, Ankara 1993, s. 86.
31 Haluk Yavuzer, Çocuk ve Suç, Remzi Kitabevi, 1988 İstanbul, s. 162.
32 Suç ve Suçlu Profili(2), Araştırma No:26, EGM APK Dairesi Bşk. Yay. No:162, Ank.2002 s. 9.
33 Haluk Yavuzer, Çocuk ve Suç, Remzi Kitabevi, 1988 İstanbul, s. 167.
34 Nejat Akalın, a.g.m., s. 530.
35 HAK-İŞ-ILO/IPEC Sakarya Pilot Bölge Araştırması, Hak-İş Konf., Ankara 1997, s. 10.
36 Nejat Akalın a.g.m., s. 53.
37 HAK-İŞ-ILO/IPEC Sakarya Pilot Bölge Araştırması, Hak-İş Konf., Ankara 1997, s. 11.
38 Özcan Köknel, Gençlik Çağının Psiko-Sosyal Nitelikleri, (Ak. Özkan Ünver ve diğerleri) 12-24 Yaş Gençlerin Sosyo- Ekonomik Sorunları, s. 213.
39 A.k., s. 213.
40 A.k., s. 214.
41 Mahmut Tezcan, a.g.e., s. 19.
42 Emile Durkheim, Ducation and Sociology, (Ak.Mahmut Tezcan), a.k., s. 34.
43 A.k., s. 117.
44 Nejat Akalın, a.g.m., s. 539.
45 (http://www.sosyalhizmetuzmani.sitemynet.com/sh1.htm 2003)
46 Sulhi Dönmezer, a.g.e., s. 215.
47 C. Short, R. Strotbeck, ”Group Process and Gang Delinquency”, (Ak. Nejat Akalın), a.g.m., s. 529.
48 Haluk Yavuzer Çocuk ve Suç, Remzi Kitabevi, İstanbul 1988, s. 47.
49 H.Y.Sevük, Uluslararası Sözleşmelerdeki İlkeler Açısından Çocuk Suçluluğu ile Mücadele Kurumsal Yaklaşım, Beta Basım Yayınları, İstanbul 1998, s. 17.
50 Özcan Köknel, Gençlik Çağının Psiko-Sosyal Nitelikleri, s. 214.
51 Sulhi Dönmezer, a.g.e., s. 241.
52 H.Emin Öztürk, Çocuğun Sosyalleşmesinde Televizyonun Etkisi İst. Çocukları Vakfı Yayınları No:4 İstanbul 1999, s. 221.
53 Haluk Yavuzer, Çocuk Psikolojisi, Remzi Kitabevi, İstanbul 2002, s. 226.
54 Adnan Gümüş, “Göç, Din ve Asimilasyon”, Toplum ve Göç, 2. Ulusal Sosyoloji Kongresi, T.C. Başbakanlık DİE, Sosyoloji Derneği Yayınları No:5, Mersin 1996, s. 243.
55 Ruşen Keleş, Kentleşme Politikası, (Ak.İhsal Sezal), Toplum ve Göç, İmge K.Evi, Ank. s. 148.
56 (http://www.med.ege.edu.tr 2003)
57 Atalay Yörükoğlu, Değişen Toplumda Aile ve Çocuk, Özgür Yay. Dağıtım, İst. 1992, s. 214.

Mustafa SARPDAĞ - 4. Sınıf Emniyet Müdürü, Ankara-Gölbaşı İlçe Emniyet Müdür V.
kaynak: Çağın Polisi Dergisi

Bağlantı:
BBcode:
HTML:
Mesaj bağlantılarını gizle
Mesaj bağlantılarını göster

Bir hesap oluşturun veya forumda sizde soru sormak, fikir beyan etmek için oturum açın

Forumda yeni konu açmak veya soru sormak için üye olmanız gerekmektedir

Bir hesap oluştur

Üye değil misiniz? topluluğumuza katılmak için kaydolun
Üyeler kendi konularını başlatabilir ve konulara abone olabilir
Ücretsizdir ve sadece bir kaç dakika sürer

Kayıt

Oturum aç

  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“Makaleler / Dergi Yazıları” sayfasına dön