Jandarma Genel Komutanlığı Subay, Astsubay, Uzman Erbaş ve Memur Alımları. >>> TIKLAYINIZ <<<<
Jandarma Forum sayfasına hoşgeldiniz, sitemiz günden güne gelişmektedir. Amacımız doğru ve güncel bilgiyi paylaşmaktır. Sizlerde tecrübeli olduğunuz ve uzmanlaştığınız konularda paylaşım yaparak katkıda bulunabilirsiniz. Sitemiz nezdinde kurumları yada kişileri hedef alacak söylemler ile kurumlara ait Hizmete Özel, Gizli vb. dereceli evrakların paylaşımı yasaktır. Ayrıca kişi ve kurum ile ilgili forumda açık bilgiler paylaşılması yasaktır. Sitemizde paylaştığımız konularda alıntıladığımız bazı kanun maddelerinde konuyu incelediğiniz gün itibariyle ilgili kanun maddesinde tümüyle veya kısmi değişiklik yada tamamen hükmünü yitirmiş olabileceğini, dolayısı ile bu konulara göre hareket edilmemesi gerektiğini, paylaşılan bu konuların fikir edinilmesi amacıyla paylaşıldığını unutmayınız. jandarmaforum.com bu anlamda her hangi bir sorumluluk kabul etmemektedir. İyi Forumlar, Dileriz. Jandarma Forum Yönetimi.

Türk Polisine Silah Kullanma Yetkisinin Verilmesini Müteakip Bu Yetkiyi İlk Kullanan Polis Memuru Abdüllatif Efendi

Kolluk personeli açısından önem arz eden makale ve dergi yazıları
Forum kuralları
Forumlarda soru sormak, bilgi danışmak yada bildiğiniz bir konuda paylaşım yaparak katkıda bulunmak için ve forumlardaki içeriklerden tam olarak faydalanmak/görüntülemek için ÜYE olmanız, üye iseniz ÜYE GİRİŞİ yapmanız gerekmektedir. Forumlarda kişi ve kurumlarla ilgili açık bilgiler paylaşmak yasaktır. Forumlarda şahısları hedef alan paylaşımlar yasaktır.
Jandarma Subay, Astsubay ve Uzman Erbaş Alımları 2023 yılı idari para cezaları Acil Yardım/İhbar/Danışma Hatları - Önemli Telefon Numaraları Mutluluğa Kurşun Sıkma SGRadyo Polis Radyosu Askeri ve Mesleki Tanımlar Askeri / Mesleki Nezaket ve Görgü Kuralları Trafik Cezaları Jandarma Telefon Rehberi GGM Adres ve Telefon Numaraları AMATEM Adres ve Telefon Numaraları
Kullanıcı avatarı
admin
Doğrulandı
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi
Mesajlar: 1783
Kayıt: 25 Mar 2019, 01:03
Konum: https://jandarmaforum.com
İletişim:
Durum: Çevrimdışı

Türk Polisine Silah Kullanma Yetkisinin Verilmesini Müteakip Bu Yetkiyi İlk Kullanan Polis Memuru Abdüllatif Efendi

#1

Mesaj gönderen admin »

GİRİŞ

Türk Milletinin, bir güç olarak tarihteki yerini almasıyla, iç güvenliğini sağlayacak birimleri oluşturması aynı zaman dilimi içinde gerçekleşmiştir. Alt kimlik olarak çeşitli adlarla adlandırılmalarına karşılık, üst kimlik olarak Türk adıyla adlandırılan bu toplulukların, asayiş ve güvenlik hizmetlerini yerine getiren birimlerinin elemanları, Türk kültürünün değer yargılarına göre adlandırıldı. Türkçede ‘Yasavol, Yasavul ve Yasakçı’ adıyla adlandırılan güvenlik görevlileri, bugünkü polisin gördüğü hizmetleri görüyorlardı. Polisiye hizmetleri yerine getiren meslek gurubunun elemanları, Anadolu’da kurulan ve Avrupa’nın ortasına kadar nüfuz eden Osmanlı Devletinde de ‘Yasakçı’ adıyla adlandırıldılar. Varlıklarını, Yeniçeri Ocağının ortadan kaldırıldığı 1826 yılına kadar sürdürdüler.

Yeniçeri Ocağının ortadan kaldırılmasıyla birlikte, ona endeksli bir yapılanma içinde olan zabıta teşkilâtı, asayiş ve güvenlik hizmetlerinin yerine getirilmesinde, bünyesini sarsacak boyutta karışıklık yaşamaya başladı. Ocağın kapatılmasının hemen ardından kurulan İhtisap Nezareti, bir müddet için asayiş ve güvenlik hizmeti gördükten sonra, Zaptiye Müşiriyetinin ve ardından Zaptiye Nezaretinin kurulması üzerine asayiş ve güvenlik hizmetlerinden soyutlandı ve sadece belediye hizmetlerini yapar hale geldi. Devam eden arayışlar neticesinde, 21 Mart 1845 tarihi itibariyle Avrupa’daki benzerleri gibi asayiş ve güvenlik hizmetlerini yerine getirmek üzere ‘Teftiş Memuru’ adıyla yeni bir birim kuruldu.

Kurulan birimin görevlileri, 1845 yılından 1879 yılına kadar ‘Teftiş Memuru’ adıyla adlandırıldılar. 1879 yılı itibariyle başlatılan yeniden yapılandırılma doğrultusunda polis neferi, 19’uncu yüzyılın sonunda da polis memuru olarak adlandırıldılar. Geçen zaman dilimi içinde ilk olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü kuruldu. İstanbul Emniyet Müdürlüğünü taşradaki polisiye yapılanmalar izledi. Polis teşkilatı, 20’nci yüzyıla gelindiğinde günümüz benzeri bir yapılanmaya kavuştu.

SİLAH KULLANMA YETKİSİNE NİÇİN İHTİYAÇ DUYULDU?

Türk Toplumu hiçbir zaman devletin otoritesine karşı isyan etmedi. Haksızlığa uğrasa da bahse konu otoriteyi kabullenmenin ötesinde herhangi bir eylemde bulunmadı. Kanunların üstünlüğünü tanıdığı gibi, gelenek ve göreneklerin düzenlediği toplum hayatına uygun davranma basiretini de gösterdi. Böylesine düzenli bir hayat süren toplumun huzur ve güvenini korumakla yükümlü olanlar, yok denecek kadar az olan bozguncularla mücadelede sıkıntıya düşmediler. Güvenlik birimleri, toplumun dinamiklerini de yanlarına aldıklarından dolayı, huzur ve güvenliğin sağlanmasında başka güçlere ihtiyaç duymadılar.

Uzun müddet İstanbul’da kalan Porter, İstanbul polisinin bu başarısını şu sözlerle anlatmaktadır: “Bu büyük İstanbul şehrinin polisi hayran olunmaya değer... Sokaklar, kargaşalık, tasallut ve düzensizliği tanımıyor. Suçluların en küçük şamatası cezalandırılıyor, sınırlanıyor, tehlikesiz hale getiriliyor.”[1]

Yine İstanbul’u ziyaret etme ve tanıma şansını yakalayan Brayer, yayınladığı hatıralarında İstanbul’un sosyo-ekonomik yapısını şöyle anlatmaktadır: “İstanbul’un en hareketli sokaklarında bile gürültü azdır. Güneş battıktan sonra ise, bütün şehir sessizliğe bürünür. Zira içki ve kumar yoktur, kadınlar da az sokağa çıkarlar. Silah taşımak yasaktır. Bunlar, asayişi sağlayan iyi unsurlardır. Bir Türk, bir başkasına değil dayak atmak ve küfretmek, hiddetle bakmaktan bile çekinir. Bir hırlaşma olursa, aksakallı bir ihtiyar, hemen işe karışır ve yatıştırır. Kimse onun hakemliğine başkaldırmaz. Düello ve intihar, tamamen meçhuldür. İstanbul’da zabıta kuvvetlerinin işi yok gibidir. Büyük Avrupa taht şehirlerindeki cinayetler, suçlar hiç görülmez.”[2]

Böylesi insanların oluşturduğu mükemmel yapıdaki toplumlarda polislik yapmak ilk zamanlar kolaydı. Toplumu oluşturan fertler, birbirlerinin hakkına karşı mümkün mertebe saygılı davrandıklarından dolayı toplumun genel asayişinde herhangi bir aksaklık meydana gelmiyordu. Bunun sonucunda da polise çok az bir görev düşüyordu. Zamanın polisi, böyle bir toplumda gerçekten çok kolay bir görev yapıyordu.

Tanzimat dönemini yaşamaya başlayan Türk Milleti, büyük oranda ahlaksızlık bombardımanına maruz kaldıysa da tahripkâr bir erozyona uğramadı. Ahlâkî bütünlüğünü korudu. Bu manadaki ilk bozulma, devleti yönetenlerde meydana geldi. Kâtip Çelebi bu bozulmuşluğu Takvîmü’t-Tevârîh adlı eserinde şöyle ifade eder: “Şahsın ihtiyarladığına alâmet, saç ve sakal aklığıdır. Devletin ihtiyarladığına alâmet de baştakilerin, saltanata, ziynete düşkünlüğüdür ki bu inhitata delildir. Duraklama devresinden sonra bu devre gelir. Bu devrede ziynete ve refaha rağbet ve ehemmiyet artar. Eski vaziyet terk edilir. Herkes şan ve şerefini arttırmak hevesindedir. Unvanlar herkese verilmeye başlanır. Gittikçe halkın orta tabakası, mesken ve giyim kuşamda padişahlara ortak olma derecesinde azıtır. Zevk ve rahat, örf ve âdet haline, tabii hâle gelir.”

Duruma bahse konu tespitler doğrultusunda bakıldığında; devleti yönetenlerin yanında devletin iç güvenliğini sağlamakla yükümlü olan ve yükümlülüklerini uzun yıllar mükemmel biçimde yerine getiren Yeniçerilerin de bozulduğu görülür. Öyle ki, asayiş ve güvenliği sağlamakla yükümlü kılınan bu görevliler, asayiş ve güvenliği kendi elleriyle bozar oldular. Halk, güvenliğini sağlamakla yükümlü kılınanların elinden zarar görmeye başladı. Bütün uğraşlara karşılık, ıslah olmayacağına inanılan kurumun ortadan kaldırılmasına karar verildi. Verilen karar uygulamaya konuldu ve Yeniçeri Ocağı ortadan kaldırıldı.

Yeniçeri Ocağının ortadan kaldırılması sonrası, çok başlılığın etkisiyle asayiş ve güvenliğin sağlanmasında bir nevi karmaşa yaşandı. Karmaşaya bağlı olarak Osmanlı Devletinin yönetim birimlerinde başlayan bozulma, güvenlik görevlilerini bozduğu gibi toplumun bütününü de etkiledi. Serbestlik ortamı anlayışını yanlış yorumlayan insanlar, suç işleme özgürlüğü varmış gibi hareket etmeye başladılar. Yaşanan karmaşanın ortadan kaldırılması gayesiyle arayış içine giren zamanın yöneticileri, yönlerini Avrupa’ya döndürdüler. Avrupa’nın kültürel uygulamaları bire bir taklit edildi ve kurumları olduğu gibi kopyalandı. Toplumu bir arada tutan bağlar zayıfladı ve insanlar suç korkusunun esiri oldular.

Bunlara rağmen, Türk toplumunun yönetim kadrosunda başlayan ahlâk ve karakter bozulması, toplumun bütününde hissedilir boyutlara ulaşması çok sonraları gerçekleşmiştir. Bozulmuşluğun tarihi 20’nci yüzyıldır.[3] Bu bozulmada, Türk toplumunun, dinamik yapısını terk ederek, pasif hale gelmesinin de etkisi vardır. Yavaş yavaş pasifleşmeye başlayan ve başkalarının yardımını bekler hale gelen toplum, suça yönelimli insanların harekete geçmesine önayak olmuştur. Toplumu çepeçevre kuşatan pasiflik ve ona bağlı olarak suç ve suçluluğun boyut değiştirerek artış kaydetmesi karşısında polis, yetki bakımından gözle görünür biçimde yetersiz kaldı.

TÜRK POLİSİNE SİLAH KULLANMA YETKİSİNİN VERİLMESİ

İkinci Meşrutiyetin ilanını takip eden 18 Şubat 1912 tarihine kadar polisin silah kullanma yetkisi bulunmuyordu. Bin bir zorluk içinde görev yapan polislerin herhangi bir resmi silahları olmadığı gibi, kendi imkânlarıyla aldıkları silahları da kılıf içinde bir ziynet eşyası gibi taşıyorlardı. Bu silahları polisiye görevlerin yerine getirilmesi doğrultusunda kullanamıyorlardı.[4]

Kullanamazlardı, çünkü mesleki gereklilik doğrultusunda silah kullanma yetkisiyle elleri güçlendirilmemişti. Hiçbir kanun veya nizamnamede bu hakkın önemi takdir edilmemiş, emir vazedilmemişti. Silah kullanma yetkisinin verilmesi gündeme gelinceye kadar sadece Ceza Kanunda nefsi müdafaa etme hususundaki maddenin dışında silah kullanma yetkisi tanınmamıştı. Bu madde hükümleri, sadece nefsi müdafaa için hüküm arz etmesine karşılık, bu hakkın hatalı kullanılması sonrasında büyük zorluklar yaşanıyordu. Ceza Kanununda vazedilen hak, saldırıya uğrayan kişiye nefsini ve ırzını müdafaa için çok kısa bir zaman içinde karar verme ve kararını uygulama hakkı tanımıştı. Polisler de ancak böyle bir hal karşısında silah kullanma hakkına sahip bulunuyorlardı. Bu yetkinin, kanunun emrettiğinin aksine kullanılması halinde; silah kullanan polisler yargılanarak mahkûm ediliyorlardı.[5] Toplumun huzur ve güvenini sağlama konumunda olan inzibat güçlerinin bunu sağlamak için otoriteye ihtiyaç duymalarına karşılık, bu otoriteyi sağlayacak güç ve yetkileri yoktu.[6]

Böylesine zor şartlar içerisinde görev yapmak şüphesiz ki polis için çok büyük güçlükler doğuruyordu. Bu konuya bir örnek vermek gerekirse; uzun bir zaman dilimi içinde büyük zorluklarla takip edilen bir cinayet zanlısının bir sokak içinde kıstırılmış olması durumunda, zanlının polisten kaçarak başka bir karmaşık sokağa girip kaybolması pekâlâ mümkündür. Polis, bunun farkına varmakla birlikte zanlının hareketini önlemek için silah kullanma hakkına sahip olmadığından cinayet zanlısını yakalamaya ramak kalmışken elinden kaçırma riskiyle baş başa kalıyordu. Bu fiili durum, kanunların uygulayıcısı konumundaki polisi, toplumun güvenliğinin sağlanmasında hiçbir katkısı olmayan varlık konumuna getiriyordu.[7]

İkinci Meşrutiyetin ilanıyla birlikte Zaptiye Nezaretinin ortadan kaldırılarak yerine Emniyeti Umumiye Müdüriyeti kuruldu. Yeni yapılanma bünyesinde görev yapan amir ve memurların görev ve yetkilerinin modern manada oluşturulması için de Avrupa devletlerinde inceleme yapmak üzere Emniyeti Umumiye Müdürü Galip Beyin başkanlığında bir heyet oluşturuldu. Heyet sırasıyla, Avusturya, Almanya, Fransa İngiltere ve İtalya’ya giderek buraların polis yapılanması üzerinde incelemelerde bulundu.[8] Avrupa polisinin adlî ve idarî yapılanmasının incelenmesiyle elde edilen bilgiler doğrultusunda yeni yapılanmalara gidildi. Bahse konu heyet tarafından yapılan incelemeler neticesinde; Avrupa polisinin görev ve yetkileri mercek altına alınarak benzeri yetkilerin Türk polisine de verilmesi gündeme geldi.[9]

Bahse konu bilgi ve belgeler göz önüne alınarak, 18 Şubat 1912 tarihi itibariyle Polis Nizamnamesine eklenen on üç maddelik geçici kanunun birinci ve ikince maddeleriyle, polisin silah kullanabileceği haller karar altına alındı. Sonuç itibariyle de polisin, görevini yerine getirirken karşılaştığı yetkisizlikten doğan pasif görünümlü zorluklar bir nebze olsun ortadan kaldırıldı.[10]

SİLAH KULLANMA HAKKININ İLK KULLANILIŞI

Metin Kutusu: Kanun hükümlerini mukaddes göreviyle birleştirerek ilk defa silah kullanan Be-yoğlu Polis Merkezi görevlilerinden1790 numarada kayıtlı Abdüllatif Efendi.Polise silah kullanma yetkisinin verilmesi, suç ve suçluluğun ortadan kaldırılmasına yardımcı olmadığı gibi azalmasına da yardımcı olamadı. Tanzimat yönetimiyle birlikte suç ve suçluluk kademeli olarak artmaya başladı. Nitekim Balkan Savaşıyla başlayan tahripkâr artış, 1914–1918 yılları arasında en yüksek noktasına ulaştı. Suç ve suçlulukta, geçmişte görülmemiş derecede artışlar meydana geldi. 1912 yılını takiben ekonomik çöküntü şeklinde başlayan bozulma, beraberinde taşıdığı ahlakî çöküntüyle birlikte Türk toplum hayatında onulmaz yaralar vücuda getirdi. Bahse konu edilen dönemde, Türk toplumu perişan oldu. Birçok ahlâk anlayışı onarılamayacak yaralar aldı.

Çok yönlü saldırılar karşısında bozulan ve bu bozulmaya paralel karmaşa yaşayan toplumda, polislik görevini gerektiği biçimde yerine getirmek bir hayli zorlaştı. Zorlaşan şartların farkına varan zamanın yöneticileri, polisin otoritesini bir nebze olsun arttırmak maksadıyla Avrupa’daki örneklerinde olduğu gibi Türk polisinin de-gerektiğinde-silah kullanma yetkisiyle yetkilenmesini sağladılar.

Bu yetkinin ilk defa kullanılmasına sebebiyet veren adlî olay, Tanzimat yönetiminin Türk toplum yapısına monte ettiği genelevde meydana geldi. Ne yazık ki, bütün değişimler, hele de toplumun bünyesine uymayan değişimler, yeni suç türlerini doğuruyor. Hayvanca içgüdüleriyle genelev sermayesi bir bayanı, eş olarak benimseyen bir şahıs, cinsel sahiplik duygusuyla onun etrafına yaklaşanlara saldırıyordu. Böyle bir mekânda meydana gelen olaya müdahale eden Beyoğlu Polis Merkezinde görevli polis memuru Abdüllatif Efendi, zanlının, kendisine de karşı gelerek saldırıda bulunması üzerine, polise verilen silah kullanma yetkisini ilk defa kullanmak suretiyle saldırganı etkisiz hale getirdi. Bu olay bahse konu tarihte yayınlanan polis gazetesinde şöyle ifade edilmiştir:
abdullatif-efendi.jpg
“Mumaileyh, Beyoğlu’nda Bülbül Dere’nin Küçük Derya Sokağında iki numarada Deli Purzo’nun umumhanesinde şehr-i şubatın perşembe gecesi saat beş buçuk kararlarında edilen feryada istimdat üzerine umumhaneye giderek üst kattaki odayı açıp içeri girince Kasımpaşalı Nuri namında bir sabıkalı bazı elfâz-ı müstehcine[11] isti’maliyle üzerine hücum ve katl kastiyle rovelver edaht eder. Çıkan kurşun mumaileyhe isabet etmeyince merkum savlet-i akurânesini[12] teşdid[13] ederek hamili bulunduğu bıçağı bit-teşhîr memurun göğsüne vurmak suretiyle ceketinin sol tarafını çak eder.[14] İkinci bir el daha atacağı zaman ol babdaki ahkâm-ı kanuniyeye tamamıyla vakıf olan ve artık başka bir çare kalmadığını derk u teferrüs eden[15] memur, isti’mal-i silâh ile caniyi cerh ve nefsini halas eder.[16]

kaynakça
[1] ÖZTUNA, Yılmaz, Başlangıcından Zamanımıza Kadar Büyük Türkiye Tarihi Türkiye’nin Siyasî, Medenî, Kültür, Teşkilât ve Sanat Tarihi”, Ötüken Yayınevi, 14 cilt, c.12, sayfa:190, İstanbul–1978.
[2] ÖZTUNA, Yılmaz, a. g. e. C.11, sayfa: 192.
[3] ÖZTUNA, Yılmaz, a. g. e. C.11, sayfa: 289.
[4] Hasan, Edip, “Polis Silâhını Ne Zaman İstimal Eder?”, Polis Mecmuası, y.2, s.37, sayfa:873, İstanbul–1912.
[5] Hasan, Edip, a. g. m. sayfa:873.
[6] “Polis Nizamnamesine Zeyil Edilmek Üzere Teklif Olunan ve Şurayı Devlet Tanzimat Dairesince Tadil Edilen Mevadd-ı Kanuniye ve Esbâb-ı Mucibe Lâyihaları”, sayfa: 3, Emniyeti Umumiye Müdüriyeti, Matbaa-i Amire, İstanbul–1912.
[7] Hasan, Edip, a. g. m. Sayfa:873.
[8] BİRİNCİ, İhsan, Polis Emeklileri Sosyal Yardımlaşma Derneği Polis Dergisi, y.9, s.123, sayfa:19, İstanbul–1962.
[9] “Polis Nizamnamesine Zeyl Edilmek Üzere Teklif Olunan ve Şurayı Devlet Tanzimat Dairesince Tadil Edilen Mevadd-ı Kanuniye ve Esbâb-ı Mucibe Lâyıhaları”, Emniyeti Umumiye Müdüriyeti, Matbaa-i Amire, İstanbul–1912.
[10] Hasan, Edip, a. g. m. sayfa: 873.
[11] Çirkin sözlerini.
[12] Kudurmuşçasına saldırmak.
[13] Şiddetlendirerek.
[14] Yırtar.
[15] Çok iyi anlayan.
[16] Polis Gazetesi, Numara 29, 28 Mart 1912.

Eyüp ŞAHİN - Merkez Emniyet Müdürü, Türk Polis Tarihi Araştırma Merkezi Başkanı
kaynak: Çağın Polisi Dergisi
Bu mesaja eklenen dosyaları görüntülemek için gerekli izinlere sahip değilsiniz. Siteye üye değilseniz Kayıt olunuz, üye iseniz Giriş yapınız.

Bağlantı:
BBcode:
HTML:
Mesaj bağlantılarını gizle
Mesaj bağlantılarını göster

Bir hesap oluşturun veya forumda sizde soru sormak, fikir beyan etmek için oturum açın

Forumda yeni konu açmak veya soru sormak için üye olmanız gerekmektedir

Bir hesap oluştur

Üye değil misiniz? topluluğumuza katılmak için kaydolun
Üyeler kendi konularını başlatabilir ve konulara abone olabilir
Ücretsizdir ve sadece bir kaç dakika sürer

Kayıt

Oturum aç

  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“Makaleler / Dergi Yazıları” sayfasına dön